3.Bölüm/ 'Benimle çalışmak ister misin?'

2.5K 242 20
                                    


Eve geldiğimde hemen ablamı arıyorum. Ama açmıyor cadı. Tabi biliyor suçunu, yatana kadar karşıma çıkmaz artık. 'Rüzgar da Rüzgar' diye tutturmasaydı bunlar başıma gelmezdi. Odama gidip perişan halimden kurtulmak için hızla duş alıyorum. Duştayken elime aldığım azıcık deterjanla adamın mendilini yıkayıveriyorum. Sonra da Vernel'le duruluyorum. ''Oh mis gibi de koktu'' kalorifere asıyorum çabuk kurusun diye bir de ütüledim mi eskisinden daha güzel olur. Sonra işlemesine takılıyor gözüm. El yazısıyla ''A.A ''yazıyor. Adam'ın adı Ateş'di. Acaba diğer A 'da soyadı mı? Neyse bir daha karşılaşırsak sorarım artık.

Üzerime rahat bir atlet şort giyerek mutfağa geçiyorum. Kendime ekmek arası domates peynir karışımı sandviç hazırlıyor ve dolaptan ıce tea'mi alıyorum. Bir yandan da elimdeki kartı çevirip duruyorum. Arasam mı acaba? Daha mesai bitmedi.

Bu sabah ne demişti burcum hemen telefonumu açıp bakıyorum.



'Sevgili yay bugün hayatının dönüm noktası. Hayatını tamamen değiştirecek birisiyle karşılaşacaksın. Eğer karşına çıkan fırsatları değerlendirebilirsen hiç bir şey eskisi gibi olmayacak...'



Evet, işte benim burcum. Her şeyi doğru tahmin etmiş. Şanslıyım işte! Şimdi tek yapmam gereken aramak. Ve tuşluyorum...

Üç sefer çaldıktan sonra kibar bir bayan sesi açıyor. ''Buyurun efendim'' diyor.

''İyi günler. Ben şey... bu kartı Ateş Bey verdi bana, Alev hanımdan randevu almamı söyledi. Sen yani siz Damla'sınız değil mi?''

Daha fazla saçmalayamazdım herhalde.

''Evet, ben kiminle görüşüyorum acaba?''

''Mine ben, Mine Akel.''

''Tamam, arayacağınız bilgisi ulaşmıştı elime. Alev hanım yarın öğle arası saat bir gibi müsait, yazıyorum uygun mu efendim?''


''Ha? Ne! Uygun yani uygunum yaz ''diye yeniden saçmalıyorum.

'Tamam, o halde saat on üç 'Beyaz inci' deniz restoran.''


''Yemekte mi konuşacağız?'' diyorum dayanmayarak. Sana ne kızım, nerde isterse konuşacaksın ister yemekte ister tuvalette. Niye soruyorsun ki?

''Alev hanımın yarın başka zamanı yok efendim. Sadece yemek arası müsait.''

''Tamam, Damla Hanım ben tam birde oradayım hatta yarımda oradayım beklerim ne olacak incilerim mi dökülecek, zaten adı üstünde Beyaz İnci restoran...''diyorum gülerek.

''İyi günler.'' diyerek kapatıyor. Espri yoksunu kadın.


Telefonu kapatınca ilk kez gözlerimi huzurla kapatıyorum. Yarın hayatım değişecek, acaba bu Alev hanım beni eski işime aldırabilir mi? Kudu ile Tolga'nın suratını görmek isterdim. Hugo'da ki cadı Sila gibi Nihahaha....diye gülerek televizyonu açıyorum. Biraz da dinlensem iyi olacak.

Gözlerimi açtığımda her zamanki gibi televizyon karşısında, kanepede uyuduğumu anladım. Saate bakınca gece yarısı olduğunu fark edince televizyonu kapatıp odama gittim. Telefonuma mesaj bırakmış korkak tavuk,

''Mineciğim ablacım her şey yolunda değil mi? Ben çok üzgünüm. Ayy Mine artık Rüzgar'ı da göremeyeceğim. Neyse sana iyi geceler tatlım araşırız yarın''

''Hay sana da Rüzgara da.'' Kız hala Rüzgar diyor ben kovulmuşum umurunda değil...
Kendimi yatağa attıktan sonra gün içinde olanları düşünüyorum. Sonunda her şey olacağına varır diye totem yapıp uyumaya karar veriyorum. Çok uykum var. Ne de olsa sabaha da çok var, randevum da öğlen zaten, yarın sabah giyecek bir şeyler ayarlarım' diye düşünüp yine hayallerimle baş başa güzel rüyalara dalıyorum...

Sabah kalkar kalmaz hemen duşa girdim, kıvırcıkla dalgalı arasındaki saçlarımı tımar etmek uzun sürüyordu. Sonra giyeceğim kıyafetime baktım, beyaz gömlek ve siyah bir pantolon. Sanki ciddi bir iş görüşmesine gidecek gibiydim. Saçlarımı güzelce tarayıp iki yandan arkaya tokalarla tutturdum. Dolgu topuk ayakkabılarımı ve ablamdan yürüttüğüm ithal parfümü sıktıktan sonra aynada kendime baktım. Tabi daha rahat görmek için gözlüklerimi de taktıktan sonra.


''Evet, gayet güzel görünüyorsun, kızım Mine...''diyerek kendime iltifat etmeyi de unutmadım.

Otobüse binerek gideceğim restorana doğru emin adımlarla ilerliyordum. Otobüs durağında inince hala restorana gelmediğim için birazcık yürümek zorunda kalıyorum. Yine nefes nefese randevuma yetişmiştim. Alev hanımı tanımıyordum. Ama onun ne kadar güzel olduğunu daha önceden duymuştum.

Restorana girince hemen şef garson yanımda bitmişti zaten.

''Buyurun efendim. Hoş geldiniz.''

''Hoş bulduk.'' dedim kibarca gülümseyerek,


''Rezervasyonunuz var mıydı acaba?'' Klasik soruyu duyunca içimden 'Geri zekalı rezervasyonum olmasa böyle bir yerde ne işim var? 'desem de yine kibarlığımı elden bırakmadım.

''Evet, Alev Aslanlı ile görüşmem vardı. Kendisi beni bekliyordu.'' dedim. Allah'ım kırılacağım kibarlıktan.

''Buradan buyurun efendim.'' diyerek eliyle yolu gösterdi bana. 'Ha şöyle adam ol.'diyeceğim ama neyse Mine relax...


Alev hanımın masasını bana eliyle işaret ederek 'Alev hanım misafiriniz geldi.'' diye referans yapıyor. Alev hanım masadan kalkarak samimi şekilde gülümseyerek elimi sıktı.


''Merhaba Mine, hoş geldin.''

''Alev hanım adımı biliyor yaşasın'' diye sevinirken ben de elini sıktım. Bir yandan da kadını süzüyordum. Simsiyah parlak saçları iri kocaman güzel gözleri vardı. Bembeyaz tenine yaptığı hafif makyajda onun ne kadar kusursuz olduğunu anlatıyordu sanki.


''Merhaba Alev Hanım.'' diyerek masaya oturdum. O sırada eline menüyü alarak konuşmaya başladı.


''Ne yersin? Ben deniz mahsulleri salatası alacağım, sana da aynısından söyleyeyim mi?''


Şimdi kadına ''Ben sabahtan beri açım, salata falan yiyemem hele içinde ahtapot bacağı gibi kaygan şeyler olan o iğrenç salatayı hiç yiyemem'' desem yanlış anlar mı acaba? Hemen bir yalan bulmalıyım. Hah buldum.

''Benim deniz mahsullerine alerjim var yoksa ben de yemeyi çok isterdim.'' Yalan bak, hangisine alerjin var dese yandık. Kızım Mine daha ilk günden yalan söylemeye başladın bile.

''Öyle mi, özür dilerim sen seç o zaman'' diyerek menüyü bana uzatıyor. Yine sevimli bir şekilde gülümsedim. Menüye baktım. Hep garip isimler. Hayır, tanıdık bir şey görsem gözüm kapalı söyleyeceğim ama. Neyse son anda ızgara balık seçeneklerinden birisini seçtim gerçi yanında bilmem ne ile sunulmuş bilmem neyin yatağında bekletilmiş ama olsun sonuçta balık. Kiminle yattığının önemi yok, küçük oğluma alacak değilim. Ama dur ben daha biraz önce kadına deniz mahsullerine alerjim var dedim. Balık deniz mahsulü sayılır mı acaba?


''Karar veremedin mi?' diyen Alev hanımı duyunca başımı kaldırdım. En iyisi doğruyu söylemek,


''Alev hanım ben seçemedim isimler bana çok yabancı, siz ızgara balık söyleyin, şöyle yanına da salata bolca da ekmek getirsinler ben ancak doyarım.''


Alev hanım kahkahasını bırakıyor birden. Kızım Mine rezil oldun sanki buraya yemek yemeye geldin aferin, Alev hanım benim utandığımı görünce,


''Çok tatlısın Mine ''diyor. Ateş iki. Takmışlar tatlılığıma.

Yine de bu kadını sevdim. Zaten çokta yaşlı değil Müge ile aynı yaşta gibi duruyor, belki de bir iki yaş fazla...


Garson gelince istediğimiz şeyleri söylüyor. Sonra bana bakarak,


''Anlat bakalım Mine, duyduğuma göre son sınıftaymışsın ne okuyorsun?''

''Radyo, televizyon ve sinema bölümü okuyorum. Son sınıfım, daha bir gün öncesine kadar sizin kanalın yapımcılığını yaptığı bir dizi setinde asistan olarak çalışıyordum. Ama yönetmenimiz ile sorunlar çıkınca işten ayrılmak zorunda kaldım.'' Bana kaşlarını kaldırarak baktığını görünce yine doğruyu söyledim.

'' Of, Yani kovuldum kısacası. Ama suçum yoktu. Hep ablam yüzünden. Ben sadece dizilerin, filmlerin çekildiği yerlerde bulunup o havayı solumak istemiştim. Her ne kadar çay kahve getirmek dışında bir şey yapmasam da orada bulunmak benim için çok önemliydi. Benimde en büyük hayalim kendi senaryomu yazacağım bir filmi yönetmek çünkü. Ama şimdi yine işsizim, okulum dört ay sonra bitiyor. Bu dönem derslerim yok denecek kadar az. Bu yüzden çalışmak bir şeyler öğrenmek istiyorum. Fakat...''diyerek başımı öne eğiyorum.

Alev hanım üzüldüğümü anlamış olacak ki,

''Mine'' diyor.

''Benimle çalışmak ister misin?''


YAY BURCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin