Bölüm 18/Çadırda ilk gece

2.1K 242 13
                                    

Kamptaki ilk günümüz kah eğlenceli kah yorgun geçerken ben hala geceyi nasıl ve ne biçimde geçireceğimizi düşünüyordum. Aileler kurdukları çadırda beraber kalacaklardı. Çocuklar ise kendi alanlarında kendi çadırlarında yatacaklardı. Buradaki çoğu insan ya evli ya da akraba iken ben ve Ateş bey için bu durum nasıl olacaktı düşünmeden edemiyordum. Dört metre karelik bir çadırın içinde iki kişi yan yana nasıl yatacaktık ve en önemlisi uyku tulumu denilen çuval benzeri dar şeyin içinde nasıl uyuyacaktım?

Müge hep uykumda konuştuğumu söyler dururdu. Ya gerçekse? Tüm gece Ateş bey ile aynı çadırda kim bilir hangi aile sırlarını ötecektim? Üstelik horlayıp horlamadığımdan da hala emin değildim. Hadi sayıklamayı geçtim ya horlarsam? Ya da daha fenası gaz çıkartırsam? Gün içinde yediklerimin içinde kuru fasulye, nohut, bulgur pilavı gibi gaz yapan yiyecekler yoktu ama insanın bazen tüm organlarına söz geçirebilmesi mümkün olmuyor. Beyinden bağımsız çalışan terbiyesiz organlarımız da var işte...

Adamı kendimize aşık edeceğiz derken iyice soğutmayalım şimdi? Kafamda deli sorular varken nasıl uyuyacaksam? Acaba o Rus azmanının kahve teklifini kabul mü etseydim. Hem kahvem bitene kadar belki Ateş bey de uyumuş olurdu? Of Mine ya!

Ailen dışında kimseyle aynı odayı paylaşmadın ki sen?

Yatma vakti geldiğinde çadırın içinde üzerimi değiştirip eşofmanlarımı giydikten sonra dışarı çıktım. İyi ki eşofmanlarımı kalınlarından seçmişim çünkü hava karadıktan sonra etraf baya serin olmaya başlamıştı.

Ateş bey benden sonra çadıra girerek benim giydiğim gibi pembe olmasa da siyah, yanları çizgili malum marka eşofmanıyla karşımda duruyordu. Bu adama her şey yakışıyor arkadaş. Her hali ayrı güzel. İş adamı olmasaymış kesin manken olurmuş.

''Mine artık yatalım mı ben çok yorgunum.'' Deyince birden aklıma doluşan fantastik düşünceleri kovdum. Uyku tulumunda yatacaksınız Mine, yumuşak saten çarşaflarda değil diyerek kendimi telkin ettikten sonra kafamı sallayıp çadıra girdim. Ateş bey uyku tulumunun içine girmeye çalışırken bile çok tatlı. Gerçi o adaleli kollarla o tuluma nasıl sığacaksa artık!

Ben de şarlar elverdiği kadar tulumuma sıkışıp yanına uzandım. Yan yana yatıyoruz. Bu düşünce bile güzel. Bugün çadırda yan yana yatarsınız yarın kim bilir nerde...Ayy çok heyecanlandım.

Tam birkaç romantik söz edecekken Ateş bey gözlerini kapatıp uyku moduna geçiyor.

Hemen uyumak olur mu canım azıcık sohbet etseydik diye düşünürken tulumda sağa sola dönmeye çalıştım. Yatağımda da hep dönerek uyurum. Ta ki bu dünyayla ,iletişimi kesip uyku alemine girene kadar. Fakat tulum o kadar dar ki bir türlü dönmeyi becermiyorum. Üstelik her kımıldadığımda haşırt huşurt çıkan sesler de cabası.

''Ateş bey!''

Ses yok...

''Ateş bey !''

Bu kez elimle dürtmek istiyorum ama kahrolası tulum buna izin vermiyor. Bu kez daha yüksek sesle bağırıyorum.

''Ateş bey uyudunuz mu?''

''Sayende uyandım Mine!

''Ben özür dilerim hemen uyuyacağınız düşünemedim. Tamam siz uyuyun''

''Yok söyle uyandım artık.''

''Yok yok önemli değil hadi uyuyun siz''

''Mineee!''

''Tamam tamam kızmayın. Sadece yarın neler yapacağız acaba listeye baktınız mı diye soracaktım.''

''Tam olarak bilmiyorum. Klasik şeyler sanırım. Ateş yak, odun topla, yemek yap. Çocuklarla beraber çeşitli etkinliklerde yapılacakmış öyle yazıyordu. En iyisi uyuyup bunu yarın görmek değil mi Mine.''

YAY BURCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin