Büyük bir telaşla ceplerimi yoklamaya başladım. Telefonumu bulamıyordum. Ya olamaz... Evde unutmuştum. Hemen çığlık atarak cümleye başladım.
"Abi ne olursun bak lütfen eve dönelim. Telefonumu unuttum."
"Ya kızım boşver ben sana kendi telefonumu veririm."
"Olmazz. Hadi abi yap bir güzellik. "
Diyerek sırıtıyordum. Abim susmayacağımı anlamış olacak ki geri dönerek eve gitmeye başladık. Zaten daha yeni yola çıkmıştık. Fazla da kayıp zaman olmayacaktı. 20 dakikaya yakın bir süre sonunda eve gelmiştik. Zaten annem bahçedeydi ve kapı da açıktı. İçeri aceleyle girerek telefonumu ve tabletimi kendi tablet kılıfına koyarak kulaklımı da alıp arabaya doğru gitmeye çalışıyordum. Fakat annem omzumdan tutarak gitmeme engel oluyordu. Bana sarılarak duraksadı ve konuşmaya başladı.
"Kızım seni çok seviyorum."
"Ne kadar da güzel. Biraz erken olmadı mı? Mesela ben şu an 19 yaşındayım ve sen daha yeni aklına geldi. Teşekkür ederim bende kendimi seviyorum. Ah ne kadar da sevilesi bir kendim var."
Diyerek şakaya vurarak arabaya doğru devam ettim. Annem arkamdan boş boş bakıyordu fakat artık tekrar tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Arabaya binerek "Hadi gidelim." Diyip telefonumu elime aldım. Pek zaman geçmeden mesaj gelmişti. Gönderen kişi annemdi. Hemen mesajı açarak okumaya başladım.
"Kızım bu zamana kadar olan şeyler için benimle alakası olmasa bile özür dilerim. O adamla evlenmemin sebebinin altında baban yatıyor. Şimdi diyebilirsin babama inat yaptın diye. Fakat o kişiyle evlenmemi baban istedi zaten. Bunları senin yüzüne bakarak anlatamıyorum ama ne olursun anlamaya çalış. Baban yaşıyor. Biraz ani olmuş olabilir fakat senin ve benim başıma gelmesinden korktuğu şeyler için bunların hepsi planlandı. Her an irtibat içindeyiz. Merak etme yakında ortaya çıkacak. Ama bunlar aramızda kalacak kızım. Biz yine 4 kişilik mutlu bir aile olacağız. "
Yani bunun üstüne ne desem boş kalacaktı. Sinirle mesaj yazmaya başladım.
"Anne artık her şeyi bir anda söyleyin , lütfen bıktım artık. Bu 3 günlük tatilimde rahat olmak istiyorum. Sen beni düşünme. Öpüyorum..."
Diyerek annemin içini biraz olsun onu sevdiğimi anımsatarak rahatlatmak istemiştim. Kafama bunları takmıyordum bile. Her şeyi atlattığım gibi bunlar da gelip geçerdi. Mavi kulaklığımın kablosunu büyük emekler sonucunda açarak şarkı dinlemeye başladım. Bu kulaklığı üreten kişi benim kulaklığın kablosunu açtığımda harcadığım emeği harcamamıştır. Neyse ki müzik dinlemeye başladım. Ama benim müzik sesimi bastıran bir ses vardı.
Bu ses...
Bu şarkı benim en sevdiğim şarkıydı. Kulaklığımı çıkararak "Sesini açın." Diye olabildiğince sesimle bağırdım. Şarkının sözüne eşlik etmeye başladım.
Gelmiyorsa artık yardıma
Bir zamanlar ağladığın omuzlar
Soğumuyorsa kalbine akan kaynar sularTanıyamıyorsa artık gözlerin
Aynadaki şu sessiz ve yorgun adamı
Kurumuyorsa yanağından akan tuzlu sularNefes alamıyorsan ,açıklayamıyorsan
Tutunamıyor , kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan..Olsun , olsun varsın
Şimdi uyu.. Biraz uyu.
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan
Ve biraz uyu.Durduramıyorsan artık adımlarını,
Hep aynı ıslak kaldırımlarda,
Sayamıyorsa parmakların geçen yılları,
Unutuyorsa artık ellerin,
Eskiden tuttuğu elleri,
Kayboluyorsa aklından tek tek isimleri..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN? #Wattys2016
Ficção AdolescenteGünden güne kayboluyordu kız. Kendi acısında yanıp kavruluyordu. Kim isterdi ki böyle yaşamayı? Babasız, annesiz... Yoktu onun hayatında kimsesi. Eğer nefes almak yaşamaksa, evet yaşıyordu o da. Eğer bu yaşamak sayılıyorsa. Bu kadar mutlu gezenlere...