Ah maviş ah... Biraz daha önce çıksaydın keşke karşıma."
"Biraz geç olmuş olabilir ama hiçbir şey için daha geç kalmadık."
"Seni...."
Ne kadar da güzel değil mi abimlerin gelmesi(!). Abim Baran'ın yanına Yasmin ise benim yanıma oturarak tüm atmosferi bozmuşlardı. Sinirle abimlere doğru dönerek "Hoşgeldiniz!" diyerek yemeğime devam ettim. Kimseden ses çıkmıyordu. Yemeği bitirir bitirmez odaya çıkmaya karar verdim. Biraz dinlenip akşam sabahlayabilirdim. Baran'ın omuzuna dokunarak konuşmaya başladım.
"Ben odaya gidip biraz uyuyacağım. Size iyi eğlenceler. Bu arada Baran deniz kenarında bizim eşyaları alırdan iyi olur."
"Tamam civc..."
Öksürme numarası yaparak Baran'ın civciv demesine engel oldum. Abim lakaplar takılmasına sinir olurdu. Telefonumun kılıfının içinden oda kartını çıkararak odaya doğru gitmeye başladım. Bu güzel ortamda abimlerle tatil yapmak çok sıkıcıydı. Yeşilliklere hayran hayran bakarak odayı aramaya başladım. Sonunda odayı bulup içeri girmiştim. Kapıyı kapatıp duşa girdim. Üstümde tuzlu suyu kalmamalıydı. Sonra saçlarım semsert oluyordu. Kendimi yatağa atar atmaz uyuyakalmıştım.
**
Yaklaşık üç saat uyumuşum. Yataktan kalkarak içime pembe bikini takımımı giyerek üstüme de taşlanmış pembe mini şortumu ve üstüne de yarım sarı tişörtümü giyerek odadan çıkıp Baran'ın kapısını çalmak için odasına doğru ilerledim. İçeriden yüksek sesle konuşmalar kulağıma ilişmişti.
"Bize zarar vermeye kalkarsan yapacaklarımdan hiç pişmanlık duymam. Tüm zararı Berkan'a verebilirsin."
Duyduğum sesler karşısında ani bir şoka girdim. Kendime geldiğimde Baran "ne zamandan beei buradasın!" diyerek sinirli bir şekilde karşımda duruyordu.
Kekeleyerek "Şi-şimdi geldim." Diyeeek bomboş maviş gözlerine takılı kalmıştım. Baran ise kapı kartını ve telefonu yanına alarak yanıma geldi. Kapıyı sertçe kapatarak bileğimi eliyle kavrayarak "Acil bir yere gitmemiz lazım." Diyerek konuşmama zaman bile bırakmıyordu. Sinirle kendimi çekerek konuşmaya başladım.
"Bırak kolumu!"
Telefonumun saatine baktım. Saat 20.39 olmuştu. Var olan gücümle koşarak sahilin oraya gitmeye başladım. Arkamdan gelen "Dur!" Diyerek bağıran Baran'ı dikkate almıyordum bile. Hava kararmıştı. Denizin karşısında bulunan beyaz şezlonglara oturarak gökyüzüne bakakaldım. Baran yanıma gelse de yüzüne bakıyordum. Yavru kedi gibi bakarak konuşmaya başladı.
"Özür dilerim civciv."
"Maviş, ben seni sevdim. Aşık oldum. Ben kimseye güvenmediğim kadar sana güvendim. Ağladım, güldüm ama hep yanımda olmanı istedim. Sen ne yaptın? Baştan başlamak gerekirse sevdin, aşk için acı çektin, kavuştun, mutlu olduk birlikte. Sonra? Ya sonra sanki ben bir şey yapmışım gibi bağırdın. Seven insan sevdiğine bağırabilir mi? Ama bak sadece senin kapını çalıp aşağı inelim demek için gelmiştim. "
"Sen ne dedin?"
"Bana bağırdın."
"Ondan önce ne dedin?"
"Sana güvendim."
"Hayır sen bana aşık olduğunu söyledin. Dışına vuramadığın şeyi ilk defa söyledin. Ama bak sende bana bağırıyorsun. Yani sevmekle alakası var mıymış?"
"Ben bağırmadım."
"Bende bağırmadım. Bağırmak da istemedim. Yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyorum. Gel artık birlikte tatilimizi mutlu geçirmek için uğraşalım."
![](https://img.wattpad.com/cover/38489130-288-k437585.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN? #Wattys2016
Ficțiune adolescențiGünden güne kayboluyordu kız. Kendi acısında yanıp kavruluyordu. Kim isterdi ki böyle yaşamayı? Babasız, annesiz... Yoktu onun hayatında kimsesi. Eğer nefes almak yaşamaksa, evet yaşıyordu o da. Eğer bu yaşamak sayılıyorsa. Bu kadar mutlu gezenlere...