[ Bölüm Yirmi Dokuz: Yoldaş ]

3.4K 140 24
                                    

Hatırlatma: Belen Erberk: Ecrin'in teyzesi. Ağır depresyon hastası olduğu için geçmişte intihar etti. Akif Akbulut: Belen Erberk'in psikiyatrisi. 

İyi okumalar ^^ 

[ Bölüm Yirmi Dokuz: Yoldaş ] 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[ Bölüm Yirmi Dokuz: Yoldaş ] 

Kalkamıyordum; sırtımı ve ensemi kaşındıran halı, bana verilen ince tişörte, soğuk fayans kollarıma, odanın içerisindeki sıcak buhar ise her nefes alışımda boğazıma batıyordu. Gözümün tam üzerine düşen sarı ışık, bir kızın üzerime eğilmesi, arada sırada gidip gelmesi ile yirmi dört saatlik dönüşünü tamamlıyordu. Sesler darmadağınık, odanın tavanı oldukça karışık, ancak bir şey derli topluydu: Pozisyonumu korumak için gösterdiğim çaba.

Çünkü ben yürüdükçe Dünya etrafımda sallanmaya, tepetaklak olmaya başlıyordu; karnımdaki sızı beni yerle buluştururken ayaklarıma kadar bulandığım suçluluk duygusunu da bu evde, bu odada, bu zeminde benden başkası hissetmiyordu. Sanki bölünerek ayrılan bir mikroorganizmaydım ve kendimden yarattığım canlıların bir kısmını Şenlik'te bırakmıştım; burnum hala boya kokusunu solumaya, gözlerim, kanın pantolonumda çıkardığı desenlerle dolmaya devam ediyordu.

"Ecrin!" diye yüzüme doğru kükredi, deminden beri üzerimde gidip gelen kız. Bukle bukle olan saçlarıyla ağzımın içerisine giriyor, bir yandan da burnumu gıdıklıyordu ve hapşırıp hapşırmamak arasında kalmama sebep oluyordu.

"Güpgüzel yatağımız var, sen gidip tuvaletin zemininde yatmayı tercih ediyorsun! Ecrin! Kalk!"

Başımı hafifçe kıpırdatarak, "Olmaz," diye mırıldandım. "Yürüyemiyorum."

"Ne? Bir şey mi dedin? Konuştun mu yoksa?"

"Yürüyemiyorum," diye tekrar ettim boğuk bir sesle. "Kalkmak da istemiyorum."

"Saçmalama!" diye beni hızla kolumdan çekti, fakat kendimi yeniden halıya attım ve gözlerimi sıkıca yumdum.

"Biliyorum, zor bir gece geçirdin, fakat uyuyup dinlenmen gerekiyor. Emin ol, uyumak için en kötü yer tercihini yapıyorsun," diye söylenmeye devam etse de, dediklerini algılayamayacak kadar halsizdim.

Kollarımı tutan kızdan kurtulmaya çalışarak, "Onu orada bıraktım," diye inledim. "Buraya gelmemeliydim, burada olmamalıydım, benim burada olmam bir hata."

"Onu mu? Onu derken? Şeyden mi bahsediyorsun..." Kısa bir duraksamanın arkasından, "Anladım," diye nefesini verdi. "Babamlar onunla ilgileniyor, tamam mı? Ayrıca, kendi evine o halde gidemezdin. Ecrin, lütfen, böyle direnme."

"Ama onu orada bıraktım," diye tekrarladım. "Arkamda bıraktığım herkes kayboluyor, onun da mı başına aynı şeyler gelsin? Beş ay boyunca, yalnızca kâğıt üzerinde..."

Devam etmeme izin vermeden, "Doğru düşünemiyorsun," diye teşhisi yapıştırdı kız. "Daha fazla itiraz yok; odama gidiyoruz ve uyuyorsun. Sabah uyandığında karşında dilediğin herkesi bulabilirsin."

NOKSAN | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin