[ Bölüm Yirmi Bir: Küçük Kalp ]

5.1K 192 24
                                    

Şarkı: She Past Away - Monoton

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şarkı: She Past Away - Monoton

[ Bölüm Yirmi Bir: Küçük Kalp ]

Siyah kayaların tıpkı bir cadı şapkasının ucu kadar sivri olduğu ürkünç alan, gözlerimin önünü doldururken boynum yukarıya, arkada doğan parlak sarı ışık yüzünden ne olduğunu göremediğim cisme aralıksız bakmaktan ağrıyor, sırtıma ise sopsoğuk bir rüzgâr vuruyordu. Çabalamaktan, ayaklarımı iğne gibi kayaların uçlarına bastırmaktan ve dengemi korumaya çalışmaktan vazgeçmiyordum; Güneş gözlerimi kör ediyor, çevrem adeta küçük siyah noktacıklarla kaplanıyordu.

"Ecrin!" diye adımı ipeksi bir tonda söyleyen ses, kayaların arasından bana çarptığında bir anlığına duraksadım. Bir nefes aralığı esnasında kalbim kan akışına yeniden canlılık kattı ve ses, bir kez daha kafamın içerisinde yankılandı.

Tanıyordum bu güzel yumuşak sesi, sanki içerisinde binlerce kuş cıvıltısını, çiçeklerin görkemliliğini barındırıyor, dinlemekten bıkmadığım ezgiler her daim dudaklarında can buluyordu.

"Eda?" diye mırıldandım kendi kendime, gözüm hala zirvede birikmiş olan karların ötesindeki sarı parıltılara takılı, sırtım ise esen soğuk rüzgârın merhametine dayalıydı.

"Ah, şu tatlı küçük kalp!" diye yanıt verdi Eda'nın sesi ve sözlerine ufak bir nefes verişle devam etti. "Asla pes etmeyeceksin, değil mi?"

Eski bir parşömen havası vardı cümlelerinde. Silik yazıların üzerine çullanan tozları nazikçe üflesem dahi bir anlam çıkaramıyor, gereksiz yere bir öfke beliriyordu içimde ve ağzımı hiç düşünmeden açıyordum.

Tek ayak üstünde durmaya çalışan bir çocuk kadar dengesiz ve bir o kadar da ısrarcı bir sesle "O benim sözüm!" diyebildim. Gözlerimin önüne hücum eden noktalara karşın dengemi sağlamak için kollarımı çaba sarf ediyordum ancak kayaların sivri ucu ayakkabımın tabanını delmeyi başarmış, beni güçsüz kılmıştı.

Arkama bakamıyordum; bulunduğum yere gelirken geçtiğim yolları görmek istemiyordum. Kaybolabilirdim, tüm o kayaların arasında bir yere düşebilir ve cansız bedenimden akan kan, yalnızca bir kar tanesi gibi gözükebilirdi.

"Ah, şu küçük tatlı kalp!" diye yineledi sözlerini.

Ses tonunu seviyordum, bana karşı kullandığı vurguyu seviyordum fakat o an, dediklerine karşın çaresizce öfkeleniyordum. Ancak ben yalnızca ona ulaşmak, o zirvede yanına konmak istiyordum; öfkemin sebebini çıkartamıyordum.

"Bunu söylemeye hakkın yok!" diye karşı çıktım Eda'ya. Ellerimi sıkıyor, olduğum yerde dengemi korumaya çalışırken bir sorun olduğunu geçiriyordum içimden.

"Sözlerin kilidi yoktur Ecrin. Her ne kadar sen onları saklasan da isteyen kimse çalabilir," diye cevap verdi fısıldarcasına. Yüzünü göremediğim halde gülümsediğini tahmin edebiliyordum, iyi niyetli bir gülümsemeydi bu; içimi ısıtan türden.

NOKSAN | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin