Bir piyanonun tuşlarındayım
İçimde kanayan yüzlerce nota var
Ve artık susmuş,konuşmayan
Konuştukça canı yanan binlerce ..
Ruhumun derinliğinde kaybolmuş küçük, masum kız bile toparlayamazdı düş kırıklığımı, kalp acımı. Üzerimden tır geçse bu denli iz bırakamazdı bedenimde.
Acıtmıştı. Çok fazla hemde.
Bazı erkekler karşısındaki körpe kızı kolay alıştırır kendine bağlar, bedeninde yok etmek ister. Reddedilince de hiçbir şey yaşanmamış gibi çeker gider. Ardında yarattığı enkaza gözü bile kaymaz.
Erkek deriz biz onlara. Adamlık kalıbına küçük gelirler çünkü.
Oysa karşımdaki adam ne denli endişeli bakıyordu bana. Aklımı okuyordu biliyordum. Sözlü yada fiziksel değil de ruhen acımı paylaşıyordu. Bu yüzden karşımdaki adamdı, erkek değil.
Ben seçimimi yapmıştım. Kalbim de aklım da benden yanaydı. Fakat aklım bu denli karışmışken kalbim ne durumdaydı anlayamıyordum şu anda. Bir an kafamı kaldırmak istedim. Beni izliyordu. Tepkimi ölçüyordu yada ölçmek istiyordu. Çünkü kıpırdamıyordum. Acıyordu o da biliyordu. Bir yerde kabuki bağlayan yaram sızlıyordu.
Aslında hiç kabuk bağlamamış gibi kanıyordu oluk oluk.
Ben sevdim seni demek istedim kağıda bakarak. Sevmiştim. Boyumdan bir eksik yaşımdan bir fazla. Ama bunun yerine gözlerimi siyaha dikerek içimden geçeni ve olması gerekeni söyledim.
''Kimden geldiğini ikimizde biliyoruz. Ama inan bir önemi yok hadi çöpe atıp güne kaldığımız yerden devam edelim.'' Gülümsemişti. Böyle bir cevap beklemediği gözlerinden okunuyordu. Ama ona haksızlık edemeyecek kadar alışmıştım. Tamam belki de aşık olmuştum bir zamanlar patronum olan adama koşulsuzca.
''Edelim''dedi dişlerini göstererek gülerken. O an gülüşünde boğulmak istedim. Ama bunun yerine derin bir iç çekerek mutfaktaki çöpe doğru yürüdüm. Ve hiç düşünmeden elimdeki notu çöpe attım. Ensemde hissettiğim nefes belimdeki kollarla tamamlanırken nefesi kulağıma kaydı.
''Hatırlatmamalı hiçbir şey bu anı sana.''diye fısıldadıktan sonra elimdeki tabağında kapağı açık çöp kutusundan kaydığını gördüm.
Bir insan patlama noktasına gelmeli çoğu zaman. Bu bazen içindeki nefreti söküp atarken bazen aşkı da paylaşmasına yardımcı olur. Bende belimdeki kolların etrafında dönerek biçimli dudakların sıcaklığını bu şekilde hissettim. O an içimde birşeyler patladı ve beni bunu yapmaya itti. Karşımıza ne çıkacak bilmiyordum. Tuna'nın benden hala sakladığı birşeyler var mı bunu da bilmiyordum. O an tek bildiğim bu adamın yüreği kadar tenininde sıcak olduğuydu. Hatta tenine bir tık fazla diyebilirdim.
Ayrıldığımızda sadece dudaklarımız ayrıldı. Ardı arkası kesilmeyen soluklarımız hala öpüşüyordu iffetsizce. Siyahlar en koyu haline bürünürken eminim mavilerde gecenin en karanlık haline dönmüştü. Evet yanıyorduk evet kavruluyorduk ama neyin bizi yakıp kavurduğunu gözlerimiz açıklıyordu.
''Benimsin Ada. Gittmeyeceksin, göndermeyeceğim seni hiç bir yere. Eğer benden gitmek için bir adım atarsan benden çaldığın her nefesle vicdanın sızlasın.'' Ağırdı söylediği. Ağırdı verdiği söz. Ama altından kalkamayacağım kadar değildi.
''Gitmeyeceğim. Senin yüzünden bir kere çalındı soluklarım, bir daha olmaz.'' Biraz daha sarıldı sanki içine çekmek ister gibi. Boynunun girintisine ayaktayken yetişmiyordu boyum bende kalbine ulaştım. Dayadım kulağımı, dört nala koşan atışları dinledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/46171845-288-k850816.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ŞANS İŞİDİR
RomanceAda Şan. 22 yaşında tek başına yaşayan, gözleri deniz mavisi, saçları kumralın en güzel tonu, beyaz tenli kız. Tuna Konak. 27 yaşında babasının hastalığından sonra genç yaşta işin başına geçmek zorunda olan esmer, geniş omuzlu, içinde kaybolunası si...