Sonra öyle tuttu ki elimi,
Hiç gitmesin istedim.
Hep beni sevsin,
Sadece benim olsun istedim.
Akşama kadar geçen zamanın başlangıcıdır sabah. Bundandır ki uyanış şekliniz, ruh haliniz gününüzü etkiler. Örneğin; akşam ağlayarak uyuduysanız sabah kırgın kalkarsınız. Bu da gün içinde etrafı duymayacak kadar dalgın olmanıza neden olur. Bir bakmışsınız arkadaşınız 3 defa adınızı söylemiş ama siz 4.de duymuşsunuz. Tabi arkadaşınız da bu süre zarfında söyleyeceğini unutmuş olur.
Birde uyanmamak istememe durumu vardır. Bir önceki gece bir baş göğsünüzde, bir kol bel kıvrımınızda, bir adet eşsiz koku teninizdedir. Hissettiğinizde soluğunuzun kesildiği nefes ise o sırada kaburgalarınızın bittiği yerden başlayarak en uç nokta olan ayak parmaklarınıza kadar serinletiyordur. Tabi kanınız fokurdamıyorsa. Çünkü o zaman Kanada soğuğunda kalsanız işe yaramaz.
İşte bu anlarda uyanmak istemez insan. Neden istesin ki, ya hissettiği rüyaysa? Böyle bir durumda dışarıdan bir etki almadıkça tepki vermezsiniz.
Tıpkı şu an benim yaptığım gibi.
Yanağımda hissettiğim uzun, biçimli parmaklar bile kanıtlamaya yetmiyordu.
''Uyandın biliyorum. Kalbin çıkacak birazdan.''
''Hiç de bir kere uyuyorum ben Tuna Konak.'' diye mırıldandım. O ise sessizde gülmeyi tercih etti. Bunu sallanan omuzlarından anlayabiliyordum sadece.
''Uyuyan insanın böyle düzgün konuştuğuna da ilk kez şahit oluyorum. Bu aslında fazla korkutucuymuş. Neyse uyuyan Ada'ya söyle evime gidiyorum ben. Böyle uyurken konuşan insanla yaşamam mümkün değil.'' Artık güldüğü çok belliydi.
''Ne? Nereye gidiyorum dedin?'' Ne olduğunu anlamadan yataktan fırlayan ben Tuna'nın alaycı gülümsemesine maruz kalmıştım. Tuna ise başının ensesinde birleştirmiş gülerek bana bakıyordu. Acaba gerçekten gider miydi? Bir an aklıma gelen düşünceyle vücudum titredi. Tuna da fark etmiş olacak ki hemen yatakta doğruldu.
''Ada bir şey mi oldu?'' Yüzüne bakamıyor, başım öne eğik oturuyordum. Yavaşça çenemden tutup gözlerimizi aynı hizaya getirdi. Siyah gözler endişe doluydu.
''Gidecek misin?'' İşte sormuştum. Belki de bu sorunun cevabı bizi bir arada tutacaktı. Gitmek istiyorsa eğer yada öyle bir düşünce aklının ucunda dahi geçecekse şimdi, şu an gitmeliydi. Aksi takdir de göndermeyebilirdim.
Tuna'ya baktığımda ise endişeli gözleri yerini yumuşak bir ifadeye devretmişti. Gitmeyecekti. Gidemeyecekti. Bizi birbirimize bu kadar kısa zamanda bağlayan şey bize özgü olan kokularımızdı.
''Gitmeyeceğim.'' dedi başımı göğsüne yaslarken. Sonra dayanamadı devam etti. ''Gitmeyeceğim çünkü beni buraya bağlayan sadece tenine imza olmuş o eşsiz kokun değil. Sensin. Gözlerin, annem gibi bakıyor Ada. Onu tekrar bulmuş gibiyim. Ve bu sefer çocukluk edip sessiz kalmayacağım. Seni kazanmak için güven mi vermem gerekiyor? Vereceğim. Ailenle mi tanışmam gerekiyor? Tanışacağım. Ama gitmeyeceğim. Gönderemeyeceksin beni. Sen git diyeceksin ama olmayacak.'' Son cümleleri duyduğumda içim titredi. O gün odasında gördüğüm Tuna Konak konuşuyordu sanki. Ama söylemişti. Gitmeyecekti. Bu bana bir ömür yeterdi.
''Saat kaç?'' En güzel anları bozan kraliçeye selam verin.
''Daha 7 bile olmadı Ada şimdiden yordun beni gel yatalım.'' Bu hali beni güldürmüştü. Aklıma gelen fikirle göğsünde doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ŞANS İŞİDİR
RomanceAda Şan. 22 yaşında tek başına yaşayan, gözleri deniz mavisi, saçları kumralın en güzel tonu, beyaz tenli kız. Tuna Konak. 27 yaşında babasının hastalığından sonra genç yaşta işin başına geçmek zorunda olan esmer, geniş omuzlu, içinde kaybolunası si...