Sonra biri girer hayatına.
Kokusuyla uyuyup, sesiyle uyanmak için her şeyini verirsin.
3 HAFTA SONRA...
Sabah burnuma dolan ve bu aralar yaşamamı sağlayan yoğun koku yüzünden son zamanlarda yaptığım gibi uyanmamı belirten hareketlerde bulunmadım. Bunun yerine arkamı dönüp enseme nefesini hediye eden vücuda uyuyormuşçasına sokuldum. Sonra belimde o güçlü elleri hissettim ve o an bizim için güneş doğdu.
Sessizce halimize şükrettim.
Son 3 haftadır her şey şaşırılacak boyutta yolundaydı. Ahmet amca evindeydi, hatta doktorlar hastalığı için oldukça umutluydu. Ona bir şeyin iyi geldiğini ve bu şey her ne ise devam ettirmemizi söylüyordu. Biz ise bunu duyunca sessizce kaderin oyununa gülümsüyorduk.
Ablamlar ise bu arada bana yakın bir yerde ev bulmuştu. Aslında bir nevi annemlerle benim armada oturacaktı. Ev iki tarafa da yakındı çünkü. Taşınma işini ise hafta sonuna bırakmışlar bizde Tunayla yardıma gitmiştik. Annemler ise biz de olduğumuz için kalabalık etmek istememişler ayrıca Tuna'dan nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde haberi olan annem babam için erken olduğunu düşündüğünü de belirtmeden edememişti. Tuna ise bu tanışma telaşesinde babamla olmasa da eniştemle tanışma mertebesine yükselmişti. Biz ise ablamla bu tabloyu kıkırtılar eşliğinde izlemiştik. Ablamdan da tam not alan güzel adam ne yazık ki benim gözümde henüz 100 merdivenin 20sine tırmanabilmişti.
Ama asıl içimdeki Ada'yı tepetaklak eden bu olaylar değil beraber uyumamızdı. O konuya da şöyle açıklık getireyim o halde;
Aslında bu da Tuna beyin bir tür takıntısı olmuştu. Neymiş kokum olmadan derin uyku çekemiyormuş. Tabi ki bunu itiraf edene kadar odama bile girememişti ya neyse. Bilmiyordu ki derdimiz kokuysa bende onun kokusuna vurgundum.
Ahmet amcayı ziyaretime gelecek olursak, taburcu olana kadar her şey çok normal geçmişti. Biraz Tuna'yı birazda annesini anlatmıştı. Tuna annesini kaybettikten sonar bir müddet hiç konuşmamış. Ondan kalan hiçbir şeyi istememiş. Büyük bir bunalıma girdiğini düşünüp doktora götürmek istemişler ama doktor verdiği tepkilerin çok normal olduğunu belirtmiş. Süt reçelini yemeden kalmadığı kahvaltı sofralarını özlemiş Ahmet amca. Benim ise bunu duyunca gözlerim dolu dolu olmuş Tuna'yı içten içe bir kez daha sevmiştim. Kapalı duvarlarının ardında kırgın, yaralı, kaybından derin yaralar almış bir çocuk diz çökmüş oturuyormuş meğersem. Eşinden bahsederken farklı bakıyordu Ahmet amca. Üzüntüden başka bir şeydi bu. Kırgındı sanki. Belkide küçücük çocukla kaldığı için kızgındı bilinmez.
Taburcu olduğunda bize götürmek için fazlasıyla ısrar etmiştim -evet sadece ben etmiştim Tuna yanımda sessizce duruyordu- ama bir türlü kabul ettirememiştim. Bunun nedenini de biliyordum da neyse yeterince boşboğazlık yapmıştım.
Derin derin nefes aldığımda belimdeki kollar sıkılaştı. Eyvah dedim kendi kendime.
''Yakaladım.''
''Sana da günaydın Tuna.''
''Kokuma bu kadar hasret olduğunu bilmiyordum.'' Dedi gülerek. Aklı sıra benimle dalga geçiyordu.
''Geç dalganı geç. Kalk işe geç kalacaksın.''
''Bugün işe gitmeyeceğim.''
''Niye kovuldun mu?'' Eğlenme sırası bendeydi.
''Evet kendi kendimi kovdum.'' Ve Ada 0 Tuna 1
''Komik adam o zaman ne yapalım? Ya da planın var mı?'' dedim. Cevap bekleyen gözlerimi üzerine dikmiştim. Bu aralar fazla iyi bir şekilde söylemeden ya da beni de götürmeden bir yere gitmez olmuştu. Birkaç tiyatro izlemiştik bu sayede. Düşünceli bir şekilde bir şeyi kafasında tartar gibi yaptıktan sonra bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ŞANS İŞİDİR
RomanceAda Şan. 22 yaşında tek başına yaşayan, gözleri deniz mavisi, saçları kumralın en güzel tonu, beyaz tenli kız. Tuna Konak. 27 yaşında babasının hastalığından sonra genç yaşta işin başına geçmek zorunda olan esmer, geniş omuzlu, içinde kaybolunası si...