Siyahlı elbiseli kadın,
Ateş kızılında gülü istiyor;
Gülün ateş kızılı!
Kırmızı şarabı ,kıskandırır,
Rengiyle .
Gözüm kaçıyor,yazdıklarına.
Gizlice okuyorum utanıpta!
Yazdığım şiirlerin ,arasına
Bir yenisini ekledim işte.
Beğendinmi mısralarımı ?
Sen hep varsın,yanımda,
Yalnız değilim,aynı masada !
Siyahlı elbiseli kadın !
Lacicivert gecelerden,
Usulca ,yanında biri varmış gibi !
Çıkıyor salondan ,umutlarıyla !
Güneşli bir sabaha doğru !
Roma! Ah Roma!
İnsanı kendinde boğulmaya mahkum edecek ne kadar güzelliğin varmış. Aşık edecek, aşkı sönenlerin aşkını alevlendirecek kadar huzurlu şehir.
Gözün kapalı gezeceksin ki yanındaki aşkı hissedebilesin. Aksi halde etrafa aşık olmaktan kendini alıkoyamıyorsun. Öyle bir şehir.
Özellikle Vatikan'da gezerken Aziz Petrus Meydanı'na hayran kalmamak elde değil. Bunun yanında gezdiğimiz Pantheon, Kolezyum ve daha birçok yer takdire şayan yerlerdi.
Bir haftalık gezimizin ilk gününde işlerimizi, toplantılarımızı hallederken akşama kendimizi otele zor atıyorduk. Kaldığımız otelin bize ayrılan odası görülmeye değerdi. Roma'nın mimarisini çok az da olsa odalarına da yansıtmaları dışarıdan gelip konaklayan bizim gibi insanlar için hayranlık uyandırıcıydı.
Aslında toplantılar beklediğimiz gibi gitmemişti. İstedikleri miktarı ödemediğimiz takdirde işi kabul etmeyeceklerini zaten bize İstanbul'da da belirtmişlerdi. Biz sadece yüz yüze konuşmanın daha güven verici olduğunu düşünmüştük. Ne kadar yanıldığımızı ise toplantıda bir kez daha görmüştük.
Gidecek yardımın sağlanabilmesi için bize ihtiyaçları vardı fakat ücreti önceden istemek gibi bir teklifte bulunmuşlardı bu da Konak Şirketlerinin daha önce yapmadığı bir işti.
Karşı tarafın şirketinin sahibi kendi gelmeye tenezzül dahi etmezken bizi de oldukça zor durumda bırakmıştı. Neyse ki gezmek için güzel bir şehirdi.
''Yorgun musun?'' diye sordu dört gündür elli defa sormasına rağmen.
''Hayır Tuna yorulmadım neden sorup duruyorsun?''
''Endişeleniyorum Ada bu stresli ortama seni dahil etmek istemezdim. İşlerin bu boyuta geleceğini bilmiyordum.''
''Tam da dediğin gibi bak. Bilmiyordun. Hoş bilseydin de yine gelirdim seninle.'' dedim gülerek.
İçi gülmüştü sanki. Öyle şuh bir kahkaha attı ki kanım fokurdadı adeta. Bazen bu adamı hak edecek ne yaptım diye düşünmüyor değildim.
''Yarın tamamen gezmeye ayıracağız. Zaten çok bir zamanımız kalmadı. İşi halledebilseydik daha mutlu ayrılırdım ama olmadı. Umarım yarın akşam istediğimiz kararı vermiş olurlar.'' Sesinde hala bir burukluk vardı. Belli ki çok önemliydi bu anlaşma onun için. Kalkıp boynuna doladım kollarımı, dudağının kenarına minik bir öpücük kondurdum. Gelin siz şuna yanağı diyin. Dudağının yumuşaklığından çok sakallarının sertliği battı çünkü dudaklarımın yumuşak dokusuna.
''İstersen bütün gün burada da otururum sorun değil.'' Elimi kalbinin üstünde sabitledim. ''Biliyorum ki hep buradayım artık.''
''Tabiki Ada tabiki. Bu günleri göreceğimiz aklımın kenarından köşesinden dahi geçmiyordu. Beni affettiğin için teşekkürler sevgilim.'' O da bana sarılmış birbirimizn huzurunu sıyırıyorduk sevgilim gibi alışılmış kelimelerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ŞANS İŞİDİR
RomanceAda Şan. 22 yaşında tek başına yaşayan, gözleri deniz mavisi, saçları kumralın en güzel tonu, beyaz tenli kız. Tuna Konak. 27 yaşında babasının hastalığından sonra genç yaşta işin başına geçmek zorunda olan esmer, geniş omuzlu, içinde kaybolunası si...