İncitirim korkusuyla
yıkarken
nasıl da usulca
gezdirirdi ellerini
teninde annen...Sunay Akın
Fahişe.
Kaçarken aklımda başka hiçbir şey geçmedi. Tek kelime vardı. Fahişe. Sanki yerimi belli eder gibi çıkmıştı iki dudak arasından. Kim olduğumu yüzüme vurur gibi dökülmüştü kelime yılan dilinden. Adeta nefret kusmuştu keskin bakan gözleri.
Ağrılı olmuştu yılanın derime işlemesi. Nereye kaçtığımı bile bilememiştim soluklanmak için durduğumda. Biliyordum ki dönüp dolaşacağım durak yine Tuna olacaktı. Ama herkesin beklediği son uzayacaktı. Üstelik bu sefer ne kadar uzayacağını bende kestiremiyordum.
Ormanın ortasına, bilinmezliğe doğru kaçarken tekrar aklıma düştü o sözcük. Duyacak ne yaptım diye kızdım kendime. Neden bu kadar sevdim? Başkasının eşyasına el bile sürmeyen ben başkasının kalbinde olan bir adamı almıştım kalbime.
Hemde tamamına.
Ne kadar koştum, nereye koştum bilmiyorum. Arkamdan ismimi duyduğumda tanıdığım sesi işitince kalbim teklemiş ayaklarım birbirine dolanmıştı. Sonuç olarak kendimi yerde bulmuştum. Ses yaklaştıkça yanında durduğum ağacın arkasına sığındım bulunacağımı bilerek. Yanımdan geçerken soluklandı. Elleri dizlerine yerlerştirilmiş eğilirken gördü beni.
''Neredeydin mavim? Neden yaptın bana bunu? Babam arayınca aklım çıktı.''
''Tutma beni Tuna izin ver gideyim. Daha fazla ilerlemeden bitsin.'' İkimiz de soluk soluğaydık.
''Neden böyle konuştuğunu biliyorum. İzin verir miyim sanıyorsun gitmene?'' dedi kollarını vücuduma daha da sıkı sararken.
''Görmüyor musun Tuna?'' diye bağırarak sıyrıldım kollarından. Karşısında dikilmiş bütün gücümü toplamıştım. ''Söylesene görmüyor musun? Eminim ne dediğini de anlatmışlardır. Söylesene ne yaptım ben o lafı hak edecek? Bana söyle Tuna ne yaptım senin oyuncağın lakabına sahip olacak?'' Karşımda duruyordu artık. Sinirimi göğsünden alırcasına işaret parmağımla bastırıyordum.
''Onun dilini çok önceden koparmalıydım. Sakin ol mavi gözlü kadınım. Senden başkam yok benim.'' Beni sakinleştirmeye çalıştıkça daha da hırçınlaştığımı fark ediyordu aslında ama sesini çıkarmadı.
''Git Tuna.''
''Gitmeyeceğim. Ve sen de benimle geleceksin. Bu kadar kolay değil Ada. Elini kolunu sallayarak çekip gideceğin bir adam değilim ben.''
''Çık hayatımdan.''
''Ne demek çık ya ne demek !'' Artık o da kendini tutamıyor iki kolumdan tutmuş beni sarsıyordu. İkimizde son sınırımızdaydık. ''Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Ada Şan? Ben senden gider miyin sanıyorsun? Sevgiyi, aşkı en dorukta yaşadığım kadını terk eder miyim sanıyorsun? Bu kadar basit mi Ada?'' dedi. Sözlerinin ağırlığıyla daha fazla kendimi tutamayarak hıçkırıklarımda boğuldum. Kollarının arasına almış başımı bir çocuk gibi okşarken mırıldanıyordu.
''Onun yüzünden döktüğün her gözyaşı için bana yalvaracak. Ona gerçek fahişeyi göstereceğim.'' Duymayacağımı sandığı konuşmaları sanki bağırarak söylemiş gibi algılayan kulağım kucağına daha da sinmeme sebep olmuştu. Korkutucu görünüyordu Tuna. Tıpkı ilk gördüğüm adamın hırsı, öfkesi vardı sesinde bugün. Suratımı kaldırıp bakamadığım adam sert haline bürünmüştü. Sesimi çıkarmadım. Bıraktım konuşsun, benim yerime de kussun nefretini. Tuna da beni duymuşçasına homurdanmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ŞANS İŞİDİR
RomanceAda Şan. 22 yaşında tek başına yaşayan, gözleri deniz mavisi, saçları kumralın en güzel tonu, beyaz tenli kız. Tuna Konak. 27 yaşında babasının hastalığından sonra genç yaşta işin başına geçmek zorunda olan esmer, geniş omuzlu, içinde kaybolunası si...