(Medyada Ece var.)
Pazar günü Elif'le alışverişe çıkmıştık ve bu yorgunlukla bugün okula gidecektim... Üzerime dün aldığım su yeşili, dizlerime kadar olan kışlık elbisemi giydim. Siyah kalın bir çorap giyerek hazırlığımı sonlandırdım ve banyoya ilerledim. Araf ile olan mecburi ilişkimiz sona ermişti ve içimde anlam veremediğim bir boşluk oluşmuştu. Bir an için Araf'tan nefret ettiğimi düşünürken, birdenbire ona kör düğüm olduğumu fark ettim. Her şey için çok geçti...
Bir an gelen ağlama isteğimi bastırarak, yüzüme soğuk suyu çarptım. Kışın ortasında bu hareketim istemsizce titrememe neden oldu. Elime havluyu aldım ve yüzümdeki damlaların üzerinde gezdirdim. Havluyu yerine koyarak, elime düzleştiriciyi aldım ve fişini ısınması için lavabonun yanındaki prize taktım. O ısınırken, makyajımı yapmak için makyaj dolabını açtım. Siyah eyeliner, siyah göz kalemi, dudak parlatıcısı, rimel ve gözlerimin altına sürmek için su yeşili göz kalemi alıp, dolabı kapattım. Dudaklarımı hafif aralayarak, göz kapağıma ince, kuyruksuz eyeliner çektim. Geri çekilip baktığımda, gözlerimi olduğundan daha küçük gösterdiğini düşünüp, eyelineri sildim. Bu sefer elime siyah göz kalemimi aldım koyu bir şekilde göz kalemini çektim ve altına su yeşili göz kalemini belli belirsiz çektim. Bu açık kahverengi gözlerimin, yeşil renge dönüşmesini kolaylaştıracaktı... Rimeli sürüp, dudak parlatıcısını da sürdüm ve makyaj faslını bitirdim. Düzleştiriciyi elime alıp, saçlarımı düzleştirdim ve sıkı bir at kuyruğu yaptım. Sanırım hazırdım.
Annemin ''Kızım geç kalıyorsun...'' diye seslenişiyle kendime geldim. Banyoda çok fazla vakit kaybetmiştim ve okula aç gidecektim... Banyodan çıkıp, odama ilerledim. Defterlerimi çantama tıkıştırıp, koşarak aşağı indim. Portmantodan kırmızı kabanım ve siyah deri bilek botlarımı alıp dışarı çıktım. Annem arabada yemem için sandviç hazırlamıştı. Elinden alıp, onu öptüm ve arabaya koşturdum.
...
Okula girdiğimde birçok göz bana dönmüştü. Dikkatleri toplayan, kırmızı kabanımdı. Her yer beyazlara bürünmüşken, kırmızı giymek dikkat çekiyordu. Vücudumdaki kanın yüzüme toplandığını hissederek, kabanımın cebinden kulaklıklarımı çıkardım ve bir şarkı açtım.
Okulun merdivenlerini çıkarken yanımdan biri koşarak geçti ve omzuma çarptı. Dudaklarımdan bir 'ah' sesi çıkarken, iç sesim en güzel küfürlerini saydırıyordu. Kolumu tutarak sınıfa girdim. Çarpan her kimse, güçlü biri olmalıydı. Araf yine arka sırasında oturuyordu ve dışarıyı izliyordu. Üzerine giydiği siyah kabanıyla, kulağındaki siyah küpeler zıt kutuplara benziyordu. Bu tebessüm etmeme sebep olurken, sağ elinin sargıda olduğunu fark etmem gülüşümü soldurdu...
Çantamı sıramın üzerine koyup, Araf'a yaklaştım. ''Araf!'' sesimdeki endişe kendini apaçık belli ediyordu.
Araf gözlerini bana çevirip gülümsedi ve ''Sana da günaydın ex sevgilim...'' dedi.
Son söylediği şeyler hafif tebessüm etmeme neden olsa da yine aynı endişeyle ''Ne oldu?'' diye sordum.
Bakışlarını eline çevirdi ve ''Ufak bir iş kazası...'' dedi. Söylediklerinden hiçbir şey anlayamamıştım. Araf'ın yüzüne saf saf bakmaya devam ederken ''Birileri kaşındı ve kaşıdım. Boşver...'' dedi ve baş parmağını sağ gözümün altında gezdirdi. Bu hareketi vücudumda karıncalanmaya neden olmuştu. ''Gözlerin lens mi?'' diye sordu. Ben hayır anlamında başımı sallayınca ''Peki kahverengi mi? Yoksa yeşil mi?'' diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET'TE GÖRÜŞÜRÜZ
Teen FictionHani derler ya ''Kasım'da aşk başkadır.'' Aşkın ayı, yılı, yaşı olmaz... Bence en güzel aşklar 'ilk' aşk 'ilk' heyecanlar... Sen ona 'ilkim' dersin, o da sana 'sonum' der ...Hep özenmişimdir çocukluk aşklarıyla evlenenlere... Sadece ona dokunup, onu...