22.BÖLÜM♥

97 8 1
                                    


Dolu dolu 12 yıl ve o yılların yorgunluğunu attıracak tek bir gün.

Kuaför salonunun kapısında Onur'u beklerken heyecanım bütün vücudumu esir almıştı. Stresten her an buram buram oje kokan tırnaklarımı kemirebilirdim. Bir kez daha elbisemin eteğini düzelttim ve parmaklarımdaki eklem yüzüklerimin nasıl durduğuna baktım.

Tek askılı, dantel detaylı, krem rengi elbisemin yere kadar uzanan tül detayı hafif esen rüzgarda havalanıyordu. Maşa yaptırdığım saçlarımı gevşek bir şekilde atkuyruğu yaptırmış ve hafif makyajla kombinimi tamamlamıştım. Ayağımdaki siyah süet topuklu ayakkabılarım eskisi kadar acıtmıyordu canımı.

Elif üzerine giydiği lacivert dantel detaylı elbiseyle saçlarının kızıllığını ön plana çıkarırken; Ece boyuna göre ultra mini siyah elbisesiyle esmer tenini ön plana çıkarmıştı.

Şöyle bir bakınca hepimiz podyumdan fırlamış gibi cadde kıyısına dizilmiştik. Üzerimizde gezinen bakışlar ve dakikalar geçtikçe geç kalan Onur haricinde keyfimiz yerindeydi. Nasıl olmasındı ki?

Çok geçmeden yolun karşı tarafından duyulan bir korna sesiyle irkildim ve bakışlarımı siyah spor arabaya kilitledim. Şoför koltuğu tarafındaki cam açıldı ve Arsel göründü. Onur'un gelmeyişiyle kaşlarım çatılsa da yolculuk eğlenceli geçeceği için içten içe sırıtıyordum.

Dikkatlice yolun karşı tarafına geçtik. Trafik yoğun olmasa da bu topuklularla rahat adım atmak mümkün değildi. Ece ön koltuğa yerleşirken ben de onun arkasındaki koltuğa oturdum. ''Onur neredeydi?''

Elif'in sorusuyla Arsel dikiz aynasından arkaya bir bakış attı ve ''Araf'la mekanda bekliyorlar. Ben yakınlardaydım. Hazır gelmişken sizi alayım dedim. Ne o beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa?'' dedi.

Onun suratı asılırken, Elif yanlış bir şey söylemiş gibi panikledi. ''Yanlış anlama hemen! Sadece... Sadece Onur bana haber vermedi bir şey oldu sandım. Araması ve gelmeyeceğini söylemesi gerekirdi. Yani seninle bir ilgisi yok. Anladın değil mi?''

O saçmalamaya devam ederken hepimiz kahkaha attık ve bir süre sonra Elif de bize katıldı. Nihayetinde Kadıköy'e kadar bol kahkahalı yolculuğumuz başlamış oldu.

Mezuniyete kadar olan süre zarfında Elif ve Onur düğün hazırlıklarını hızlandırmış; Arsel Ece'ye karşı olan hislerinin yanlış olduğunu fark etmiş; Ece ve Burak barışmıştı. Biz... Biz ise monoton olan ilişkimize heyecan katarak arada eğlence merkezlerini gitmiştik. Genel itibariyle herkesin keyfi yerindeydi.

Sancaktepe' den Kadıköy'e kadar başımı yasladığım camdan dışarıyı izledim ve ara sıra muhabbete dahil oldum. Deniz kıyısına yakın olan mekana yaklaştığımızda eski neşem yerine gelmişti. Neşe kaynağım, Araf'ımı görebilecektim sonunda.

Arsel arabayı park eder etmez kapımı açtım ve arabadan indim. Neredeyse topuklunun el verdiği kadarıyla koşar adımlarla Araf'a ilerledim. Onur'la birlikte mekanın duvarına yaslanmış sigara içiyorlardı. Henüz geldiğimi fark etmemişti bile. Üzerine giydiği siyah takım elbise vücudunu sarmalamıştı. Yüreği çırpınan adam! Takım elbisenden bile kıskanıyorum seni...

Kalbim göğüs kafesimi zorlarcasına atarken Araf'ın boynuna sarıldım ve yüzünün birkaç yerinde kalıcı izler bıraktım. ''Çok özledim ya!''

Araf parmakları arasına hapsettiği sigarasını benden uzaklaştırdı ve sitem dolu bir sesle ''Yanacaktın!'' dedi. Halime dayanamamış olacak ki sol koluyla beni göğsüne bastırdı ve kulağıma ''Ben de özledim meleğim...'' diye fısıldadı.

CENNET'TE GÖRÜŞÜRÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin