''Remix'i yapılmış arabesk şarkı gibiyim...''
Barış Akarsu- Rüzgar
Güneşin ışıkları tenimi delip beynime işgal ediyordu ve ben bir sabah uykumdan daha mahrum kalıyordum. Ellerimi yüzüme siper ederek yatağımda doğruldum. Annemin en büyük fobisi sabah kalkıp bütün perdeleri açmak ve evi havalandırmaktı sanırım.
Ellerimi yumruk yaptım ve gözlerimi ovaladım. Komodinin üzerindeki ahşap antika saatim 09:25'i gösteriyordu. Bir sabah uykuma daha veda ederek yataktan kalktım ve saçlarımı yeniden topuz yaptım.
Telefonum en son elimdeydi ve ben uyuyakalmıştım. Öyleyse şu an neredeydi?
Bu çetrefilli sorunun cevabı kahverengi-pudra rengi örtünün altında gizliydi. Oflayarak arama çalışmalarına başladım. En sonunda bulmayı becerebildiğimde tekrar yatağa uzandım ve interneti açıp gelen bildirimlerimi kontrol ettim.
Neredeyse Araf'la ilgili bir şey yoktu. Demekki o tatlı uykusundan henüz uyanamamıştı. Derin bir iç çektim ve ona günaydın mesajımı gönderdim.
Midemde bir şeyler oluyordu. Açlık belirtisi gibi... Rotamı önce banyoya daha sonra da mutfağa çevirdim. Her ne kadar üşensem de canım güzel bir kahvaltı istiyordu. Kendime pankek hazırlamaya karar verdim ve malzemeleri tezgahın üzerine çıkarmaya başladım.
Neredeyse padişahlara layık olan kahvaltım mutfak masamızda bana göz kırpıyordu. Bir padişah olmasam da ben babamın prensesiydim ve bu kahvaltı tam benlikti.
Kendime güzel bir çay koydum ve pencereninin yanındaki sandalyeye oturdum. Dışarıda gezmelik bir hava vardı. İnsan böyle bir günde başka ne yapabilirdi ki?
18 yıllık hayatım boyunca hiç olmadığım kadar mutlu günler yaşıyordum bu aralar... Araf ara sıra ufak sürprizler yapıyordu. Beni güldürecek bir şeyler buluyordu ve birlikte çok zaman geçirmeye dikkat ediyordu. Varlığın yeter be adam!
...
Araf'la buluşmaya karar vermiştik. Nereye gideceğimizi sorsam da öğrenememiştim. Şimdi kendimi bir gelinlik dükkanında bulmam çok şaşırtıcıydı.
''Burada ne yapıyoruz? Yani ne işimiz var?'' Dudaklarımdan zar zor çıkan bu iki cümle yeterince şaşkınlık içeriyordu.
Araf gülümsedi ve sağ tarafta bulunan askıdan gelinlik modellerine bakmaya başladı. ''Gelinlik bakıyoruz güzelim...''
İyi de ben daha bir teklif bile almamıştım.
''Kime bakıyoruz?''
Araf sorumu duymamış gibi elindeki üst kısmı dantel, aşağısı tül, balık model krem rengi gelinliği elime tutuşturdu. ''Bak orada giyinme kabinleri var bunu dene. Yardıma ihtiyacın olursa şuradaki sorumluya seslen.'' dedi ve gelinliklere bakmaya devam etti.
Kabinlerden birine girdim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarırken bile şaşkın tavrımı üzerimden atamamıştım. Bu neydi şimdi?
Nihayetinde gelinliği giymeyi becerebildiğimde yanındaki fermuarını çektim ve dışarı çıktım. Araf bir başka gelinliği elinde tutuyordu ve yanındaki sorumlu kızla sohbet ediyordu.
Ben biraz daha yaklaşınca Araf varlığımı fark etti ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sağ elimden tutup beni etrafımda çevirdi. ''Tahmin ettiğimden daha güzelsin...'' deyip sağ şakağıma ıslak bir öpücük bıraktı.
''Anlamıyorum...'' diye fısıldadım. Buraya gelişimizi, üzerimdeki gelinliği, Araf'ın bu neşesini... Anlamıyorum işte!
''Hadi bak bunu da dene...'' deyip elime prenses model üst kısmı taşlı ve etek kısmı tül bir gelinlik verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET'TE GÖRÜŞÜRÜZ
Teen FictionHani derler ya ''Kasım'da aşk başkadır.'' Aşkın ayı, yılı, yaşı olmaz... Bence en güzel aşklar 'ilk' aşk 'ilk' heyecanlar... Sen ona 'ilkim' dersin, o da sana 'sonum' der ...Hep özenmişimdir çocukluk aşklarıyla evlenenlere... Sadece ona dokunup, onu...