18.BÖLÜM♥

132 11 1
                                    


Bahar güneşinin cilveli ışıltılarıyla göz kapaklarımı araladım. Üzerimde bütün bir yılın yorgunluğu vardı ve bir anda tuzla buz olmuştu. Ellerimi yüzüme siper ederek yataktan kalktım. Sabah sabah şarkı mırıldanmam her ne kadar anormal bir şey olsa da, dilime dolanan güzel bir şarkıyla banyoya ilerledim.

Şu an karşımda neredeyse savaştan çıkmış bir insan vardı ve zerre kadar rahatsız olmamıştım. Gülümsedim... Sınavdan sonra üzerime bir dinginlik gelmişti ve ben bu hissi sevmiştim. Ne tenime işleyen soğuk, ne de aynadaki yansımam umurumda değildi.

Üzerime beyaz bir keten pantolon ve sarı bluz geçirdim. Saçlarımı tepeden atkuyruğu yapıp, sadece rimel sürdüm. Siyah hırkam ve çantamı da aldıktan sonra aşağı indim. Bugün sevgilimle dışarda güzel bir kahvaltı yapacaktık...

...

Saat 10:35 olmasına rağmen sahil kenarı tıklım tıklımdı. Herkes hasret kaldığı güneşe merhaba demek için buradaydı. Gün geçtikçe havalar ısınıyordu ve tabii bu havada kafenin içinde oturmak aptallık olurdu...

Rengarenk masalar ve etrafına konmuş beyaz sandalyeler olan bu bahçe çok samimi bir yerdi. Sandalyelerin üzerine renkli minderler konmuş ve her masada taze papatyalar vardı...

''Ee nasıl buldun mekanı?''

Araf'ın sorusu ile incelemelerimi sonlandırıp, önümde soğumaya yüz tutmuş çayıma uzandım. Soğuk bir yudumu içtikten sonra memnuniyetle gülümsedim. ''Çok güzel... Bence DarkBlue'den sonra burayı tercih etmeliyiz...'' dedim ve önümdeki poğaçalardan birini ısırdım.

Araf ise önündeki kahvesinden büyük bir yudum alıp yüzünü buruşturdu. ''Bence sık sık gelmeyelim. Yeni yerler keşfetmeliyiz...'' dedikten sonra masanın üzerine bıraktığım poğaçamı alıp iştahla yemeye başladı.

Aslında yeni yerler fena fikir değildi. Neden olmasın değil mi? ''Keşfe nereden başlıyoruz?'' diye sordum ve garson kızın tazelediği çayımdan bir yudum içtim. Bence biraz maceranın kimseye zararı olmazdı...

...

Önümdeki minik taşlardan birine tekme savurdum ve suya çakılışını izledim. Aslında sahile inip deniz kabuğu toplamayı çok isterdim Fakat falezleri hırpalayan dalgalar bu düşünceme çentik atıyordu. Önümde boylu boyunca uzanmış bir mavilik ve bir tutam huzur vardı. Fazla mı yukardaydık acaba?

'' Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü, mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk, yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş. Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!" Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin "diye cevap vermiş Kibir. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim...""Off, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var. "Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş ama o kadar mutluymuş ki, Aşk'ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş: "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki kendini onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.

CENNET'TE GÖRÜŞÜRÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin