24.BÖLÜM♥

96 9 1
                                    

Medyada Yağız var. - Paddy Mitchell

Model- Antidepresan Gülümsemesi

'Kelebeklerin bile yas tuttuğu bir gecede yıldızların ışıldaması ne acı...'



(Yazardan)

Genç kız, bir yalnızlık senfonisi kadar yıpranmış ruhuyla adımlarını eve yönlendirdi. Sevdiği adamın cenazesine katılamamış, bakmaya doyamadığı yüzü son kez öpememişti...

Gerçi genç adamın bedeni falezlerdeki kayalara çarpmaktan tanınmaz hale gelmişti. Baksa da tanıyabilir miydi geçmişinin en güzel anısını?

Sakinleştirici iğne yapılmaktan uyuşmuş bedeniyle kendini merdivenlerin ilk basamağına bıraktı. Yine bir ağlama krizi geliyordu ve bu sefer onu sakinleştirecek bir iğne yoktu.

Annesi ve Elif ne yapacaklarını şaşırmışçasına Asya'nın yanına oturdular. Hiçbir teselli sözcüğü onun içindeki kor yangınları söndüremezdi. Ama yine de annesi dayanamadı ve kızının yanağını okşayarak, ''Geçecek bebeğim...'' dedi. 

Asya'nın beyninde o cümleler 'Ben Araf'ım Cennet ve Cehennem arasındayım.' a dönüşüyordu. 

''O Araf... Yangınıyla bedenimi kavuran, güzel çiçek kokularıyla ruhumu sarmalayan adam. Ölmemiştir belki... Gidip kazsam kara toprağı, Araf duyar benim sesimi. O kıyamaz ki bana. Uyanır belki.''

Annesi daha fazla dayanamadı ve ağlamaya başladı. 

''O gitmez... bana söz verdi. Gidemez!''

Vücudundaki ilacın etkisi yavaş yavaş kaybolurken bir hışımla ayağa kalktı.

''Asya nereye?''

Annesine cevap olarak mutfağın kapısını kapattı ve en üst çekmeceden bir bıçak aldı. ''Gitmez!'' diye bağırıp saçlarından bir tutamı kesti. 

Araf'ın koklamaya doyamadığı o kahverengi saçlar birer birer gri parkelerin üzerine düşüyordu. Rüzgarda yüzüne çarpan ve her defasında inatla kulağının arkasına hapsettiği kahveleri şimdi katlediyordu. 

''Gidemez!'' 

Şimdi saçları omuzlarına kadar kısalmıştı. Annesi ilk şoku atlatınca kızının elinden bıçağı almaya çalıştı. Yapamayınca da yere çöküp ağlamaya başladı. Elif ''Ben hallederim.'' diye fısıldamakla yetindi.

İlk önce Asya'nın karşısına geçti ve göz teması kurmaya çalıştı. İkisinin de gözlerinde beyaz renkten eser yoktu. ''Bebeğim ver bana onu. Söz ben keseceğim saçlarını.''

Asya bileğine çarpan bıçak darbelerini umursamayarak, ''Gitmez o. Bırakmaz beni.'' diye mırıldandı.

Elif bir kez daha şansını deneyerek ''Biliyorum güzelim. Hadi bana ver bıçağı.'' dedi.

Önce bıçak annesinin dizlerinin önüne düştü. Sonra da Asya taşıyamadığı bedenini bir anda yere bırakıverdi.

...

Yanıyordu...

Bu yangın öyle büyüktü ki... Sanki biri önce ayaklarını, sonra da bütün bedenini kaynayan bir volkanın içine atmıştı.

Gerçekten gitmiş miydi? Esmer tenlisi, güzel suratlısı... Bırakmış mıydı onu?

Kirpikleri ıslaklığı daha fazla taşıyamayarak bir damla akıttı yanaklarından. Gözleri sızlıyordu artık ve bağırmaktan sesi kısılmıştı.

CENNET'TE GÖRÜŞÜRÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin