Zakkum- Gökyüzünde
'Vakit geç olmadan sarıl bana yalnızlığım!'
(Hikayenin sonlarını şarkıyla okumanızı istiyorum. Keyifli okumalar...)
...
Güneşin ışıkları gökyüzünü terk ederken yere kadar uzanan perdelerimi kapattım ve kendimi yatağımın üzerine yüz üstü bıraktım. Okullar kapanalı 4 hafta olmuştu ve biz geçen hafta Elifler'in düğününü yapmıştık.
Şık ve lüks bir otelin teras katında yapılan düğünde en dikkatimi çeken şey; Elif'in üzerinde benim denediğim balık model sırtı açık gelinlik olması ve Araf'ın denediği lacivert geniş yakalı smokinin Onur'un üzerinde oluşuydu.
Araf ikimizin adına güzel bir düğün hediyesi vermişti onlara. Gece boyunca eğlenmiştik ve gelinin en yakın arkadaşı olarak her yere koşturmaya çalışmıştım. Haliyle vücudum yorgun düşmüştü.
Yüz üstü uzandığım yerde yan döndüm ve komodinimin üzerindeki telefonumu elime aldım. Gelen bildirimlerimi kontrol ettikten sonra Elif'i aramaya karar verdim ve 'Kızıl Afet' yazısına dokundum.
''Efendim Asya?''
Ağrımaya devam eden ayak bileklerimi ovalarken Elif'e cevap verdim. ''Antalya tatiliniz çok iyi geçiyor anlaşılan... Düğün boyunca peşinde kuyruk gibi koşturdum ama beni hatırladığın yok.''
''Ahh! Özür dilerim canım. Aileler dışında pek kimseyi aramadık. En kısa zamanda bunu telafi ederim. Hatta bak ne diyeceğim. Araf'ı da al gel. Kaçamak bir tatil yaparsınız.''
Gözlerimi kapattım ve Araf'la güneşlendiğim görüntüleri gözümün önüne getirdim. Derin bir iç çektikten sonra ''Öne Araf'la konuşmalıyım. Onun planlarına göre annemlere söylerim.'' dedim.
Elif ''Tamam canım geliyorum.'' diye seslendikten sonra ''Biz yemek yemeye gidiyoruz canım. Sen kararını verdiğinde bana haber verirsin.'' dedi.
''Tamam canım görüşürüz. İyi tatiller...'' dedikten sonra telefonu kapattım ve ekran fotoğrafı yaptığım Araf'la en güzel fotoğrafımıza uzun uzun baktım. Ben onun gözlerine bakarken Araf da rüzgarda uçuşan saçlarımı kulağımın arkasına yerleştiriyordu. Çakma Japon sevgilimin gözleri güneşte daha bir kısılmış, adeta ince bir çizgi halini almıştı. Gülümsediği dudaklarının yanında oluşan uzun ve derin çizgilerden belli oluyordu. Her zaman taktığı siyah küpesinin yerinde benim küpelerimin aynısı olan gümüş küpeler vardı.
Ben telefon ekranına kilitlenmişken odamın kapısı açıldı ve içeri annem girdi. ''Kızım sana sesleniyorum. Duymuyor musun?''
Sırtımı yatak başlığına yasladım ve bağdaş kurdum. ''Dalmışım herhalde anne. Ne oldu ki?''
Annem ellerini sarı havluda kurularken ''Yemek hazır. Yardım et de sofrayı kuralım.'' dedi.
Annem odadan çıkarken gülümsedim ve ''Üzerimi değiştirim, geliyorum.'' dedim.
Dolaptan siyah eşofmanım ve mavi baskılı tişörtümü çıkardım. Üzerimi değiştirdikten sonra bileğimdeki tokayla saçlarımı tepeden topuz yaptım ve odadan çıktım.
...
Akşam yemeğinden sonra bir fincan kahveyle evin bahçesine çıktım. Temiz havamı ciğerlerime doldurdum ve turkuaz rengine boyadığımız küçük sehpaya kahvemi bıraktım. Hafif esen ılık rüzgar özgürlüğüne kavuşan saçlarımı savuruyor ve birer birer yüzüme çarpıyordu. Saçlarımı dağıttıktan sonra sıkı bir şekilde tekrar topladım ve Yağız'ın kurduğu hamağa yerleştim. Telefonumdan güzel bir şarkı seçtikten sonra kulaklığımı kulaklarıma yerleştirdim ve dökmemeye özen göstererek kahvemden büyük bir yudum aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNET'TE GÖRÜŞÜRÜZ
Roman pour AdolescentsHani derler ya ''Kasım'da aşk başkadır.'' Aşkın ayı, yılı, yaşı olmaz... Bence en güzel aşklar 'ilk' aşk 'ilk' heyecanlar... Sen ona 'ilkim' dersin, o da sana 'sonum' der ...Hep özenmişimdir çocukluk aşklarıyla evlenenlere... Sadece ona dokunup, onu...