Miladi Kolye

1.3K 273 117
                                    

Berker bodymdeki yırtığa baktı ve hafif kan olduğunu söyledi. Yırtıktan ve kandan zar zor seçebiliyordu. Sırtımı tamamen görmek istedi. Bende çaresizce bu durumu kabul ettim. Berker'in sırtımda gördüğü şey ise omuzlarımdan hemen aşağıya doğru ortalama bir 20cm kadar eşit paralel şekilde kızarıklık ve kızarıklığı belirginleştiren pulluklardı. Berker bu durum karşısında ilk şaşkınlık sergiledi fakat bu durumu bana anlatması güç oldu. Çünkü görmek için ayna getirmesini istedim. Berker bu durumun beni çok etkileyeceğini ve kendimden korkmamam için müsaade etmedi. Sırtımda kalan kanları temizledi, nemlendirici kaşıntı ve kızarıklara karşı bir krem sürdü. Krem biraz rahatlattı fakat kızarıklığın olduğu yerlerde hafif bir acı hissiyatı yada tam olarak tarif etmek gerekirse kızarıklık olan yer ikiye ayrılacakmış gibi bir gerginlik vardı.

"Nasıl hissediyorsun?" dedi Berker. Sesinde acı, çaresizlik vardı ve ben gerçekten çaresizdim.

"İyiyim, sadece kulağımda fısıltılar var." dedim alışmış ve ukala bir ifade ile ortamı yumuşatmaya çalıştım fakat yüzümdeki endişeyi gizlememe yetmedi.

"İyi olacaksın inan bana, sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim söz veriyorum. Seni asla yalnız bırakmayacağım." dedi . Sesinde güven vardı, şefkat vardı ve bu sözleri bana karşı dalgalar halinde geliyor gibiydi. En önemlisi iyi geliyordu.

"Yanımda olduğunu biliyorum, bu yüzden rahatım ya zaten." dedim. Ah ah bu ev duygusallığımıza ilk kez şahit oluyordu.

Berker ile gırgır, macera arayan iki haylaz çocuktuk. Son bir kaç yıldır duygusal olarak bir şeyler yaşıyoruz. Annemi kaybettiğimde Berker benim ilk kez ağladığıma şahit oldu. Yere düşüp dizlerinin parçalanmasına ağlamayan kız ilk kez ağlıyordu. O günden sonra Berker bana karşı biraz daha hassas ve ciddiydi. Ben ise Berker'in, annesi ile babası boşandığında ağladığına şahit oldum. Yani aramızda o günlerden sonra oyun arkadaşlığından daha çok bağ kurduk. Üzüntülerimizi, korkularımızı yan yana atlattık ve ne de çok şey yaşadık.

Fısıltılardan anlayabildiğim kelimeleri hemen not etmem için Berker küçük bir kağıt ve kalem koydu başucuma. Bana gerçekten inanıyordu. Berker'e ormandan beni aldığı o günden beri hiç uyumadığımı ve hiç uykumun olmadığını söyledim. Berker'in bana bir bakışı vardı ki gözlerinden korkuyu seçebiliyordum.

"Nasıl uyumuyorsun Efsa, hastanede bir kaç saat uyudun." dedi hafif şaşkınlık ifadesi ile gülerek.

Ahhh canımm ! şaka yaptığımı düşünüyordu. Gerçekten artık sinirlerim altüst durumdaydı.

"Berker ciddiyim beni ormanda bulduğun günden beri uyumuyorum. Bayıldığım anları saymazsak tabi." dedim. Sesimde ciddiyet vardı.

"Efsa. Doktor serumuna uyuman için 4 gündür ilaçlar karıştırıyordu. Şimdiye kadar uyuman lazımdı." dedi hayrete düşmüş ses tonuyla.

Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerim dolmuştu, ağlamamak için hiç bir nedenim kalmamıştı. Ağlamalıydım çünkü normal değildi bu durum. Ve bende aynen öyle yaptım koy verdim gözyaşlarımı...

"Canım yapma böyle lütfen bak ben yanındayım bu sorunu da halledeceğiz. Aaa! bak aklıma ne geldi, iyileştikten hemen sonra seninle bir tatile çıkalım nasıl bir yer olsun sen seç ben seninle istediğin her yere hevesle gelebilirim." dedi sırtımı sıvazlayarak. Ama gözyaşlarım çoktan Berker'in omuzlarını ıslatmıştı bile.

"Allah'ım bu da neydi Efsaa! Neler oluyor." dedi Berker sıçrayarak.

"Be-Be-Ben bilemiyorum Berker. Ne olduğunu anlamadım. Neyin var." dedim. Birden kalktığı için korkmuştum.

KANATSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin