Berker'in doktora söylediklerine dikkatimi topladım.
"Ne demek uyutulamıyor doktor bey. Bu ne demek." dedi Berker endişeli bir şekilde. İki elini başında kavuşturup doktora doğru bakmaya başladı...
"Bakın Berker bey bir takım testler yapmamız gerekiyor. Efsa hanım, serumlarla karıştırıp verdiğimiz bir çok ilaca tepki vermiyor. Birkaç gün gözetim altında tutmamız gerekecek. Şoka girmemesi için uyutulmaması uygundu ama uyutulamıyor." dedi doktor.
Berker nitekim bu konuşmaya tepkisiz kaldı. Yanından uzaklaşan doktora bakakaldı.
"Tatlım ben sıcak bir şeyler içip geleceğim. Doktor birkaç saat daha bir şeyler yiyip içmemeni söyledi." dedi Babam hafif bir tebessüm ile.
"Yok babacığım canım zaten bir şey yemek içmek istemiyor sen keyfine bak ben iyiyim." dedim zoraki gülümseme ile ne zaman yüzümde gülümseme olsa babam rahatlardı çünkü.
Başını sallayarak beni onaylarcasına gülümsedi. Babamla aramızda mizahımız gereği duvarlar vardır. Annem ölmeden önce çok neşeli, esprili birisiydi. Annem öldükten sonra bu yanları adeta kayboldu. Şimdilerde sakin, ruhsuz, hissiz, kapkaranlık bir dünyası var içinde. Benden kendini uzak tutmaya çalışıyor. Bunun nedenini de biliyorum dedemlerle salonda konuşma halindeyken aniden tartışmaya dönen muhabbette "Onu sevemiyorum baba, ona bakamıyorum içim acıyor eriyorum. Tıpkı Simay'a benziyor." demişti. Simay ise annemin ismi. Gerçekten de öyleydi anneme çok benziyordum. Ama yine de babamla aramda çok güçlü bir sevgi bağı olsa da zaman zaman aramızdaki bu bağı sorguladığım oluyor.
Babam odamdan çıkıp gitmişti. Berker'in bana doğru ilerlediğini hissettim. Kafamı çevirdiğimde Berker'in bana doğru gelmeye başladığını gördüm. Ah nasıl da güzel yürüyordu elleri cebinde, odama doğru uzanan bu koridora ne kadar da güzel yakışmıştı. Yüzümü saçma salak bir ifade kaplamıştı. Allah kahretsin dibin düşmesi tam olarak bu olsa gerek. Berker'in suratında bir endişe ve şüphe ifadesi Berker' den daha çabuk yaklaşıyordu.
Berker yanıma geldi bir sandalye çekti. Serum takılı elimi dudaklarını bastırarak öptü. Sonra yüzüme baktı. Hah! işte ben bu bakışa deli oluyordum kalbim farklı atıyordu ve nefesimi kontrol edemiyordum.
"Efsa!" dedi o yorgun, donuk, bitkin sesiyle.
"Efsa, lütfen bir şey söyle. Söyle ki yardım edeyim, söyle ki seni anlayayım." dedi başını öne eğerek.
Ne anlatabilirdim yada şöyle söylemeliyim sanırım. Nasıl anlatabilirdim? Bu durumu nasıl ifade edebilirdim henüz ben bile anlayamamışken. Nasıl başlamalıydım cümlelerime, nasıl hareket etmeliydim. Doğruluğuna inanması için ne yapabilirdim diye içimde düşünürken gözlerimi buluşturdum yeşil gözleriyle.
"Berker sana anlatmak gerçekten çok istiyorum ama bana ne olduğu hakkında bende bir şey anlayamadım." dedim gözlerimden iki üç damla yaşı silip burnumu çekerek ve devam ettim.
"Bana olanları sana anlatmaya hazır değilim. Şuan da bu ortamda anlatabileceğim bir şey değil. Bana her ne oluyor bilmiyorum ama bu olan şeyler normal durumlardan biraz daha farklı" dedim burnumu daha da fazla çeke çeke.
"Tamam Efsa şimdi dinlen olur mu." dedi beni zorlamamak için. Aklım hala ilaçlara neden tepki veremediğimdeydi merakım içimi kemiren güveler gibiydi.
"Doktor beni nasıl bir teste sokacak Berker." dedim bir anda dilimden zehirler saçarcasına. Hastaneden korkuyordum, iğneyi görmem bile içimin dışıma çıkmasına yetiyordu. Hele ki o limon kolonyası kokusu beni benden alıyordu. Hastanelerin kendine has olan şu meşhur kokusu var ya işte o koku beni daha da fazla hasta etmiştir her zaman. Bu koku belki de psikolojik olarak hasta olduğumuzu bize ispat ediyordu belki de tam olarak buydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/55576862-288-k921452.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATSIZ
Fantasy#Wattys2018 Uzun Liste☆☆☆☆ Efsa dört yıl önce annesini kaybetmiş sakin bir çocuktur. Tek aile yakını babasıdır. Onun hakkında her şeyi bilen çocukluk arkadaşı ise Berker'dir. Efsa'yı bekleyen sıra dışı ve gizemli duyduğu ses ile kendisinde bulunan d...