Uzun bir ara verdiğim için üzgünüm. Daha fazla uzatmadan hikayemize start veriyorum...
"Avuçlarımın içerisinde kolyem gri bir ışığa büründü. Ardından kolyemin yaydığı o mavi sim gibi ışıkta sönerek siyaha büründü. Gri bir ışığın içinde siyah buğulu bir hal almıştı. Şaşkınlığım bile bastıramıyordu çığlıklarımı şuan gözüm kanı bile görmüyordu. Kulaklarım gittikçe sivrileşiyor, saçlarımın kenarlara yerleşmesiyle anlıyordum. Gözlerimin yaydığı ışık ise gri buğulu siyahı devirerek içinden geçmişti. Gözlerimin isabet ettiği her yeri siyah bir dumana boğup yokluğa teslim ediyordu ışığım."
Gözlerimin değdiği her yer siyah bir dumana boğuluyordu.
Kapı....
Korkuluklar...
Sıradaki sıradan bir sehpa...
Çarparak ilerliyordum duvarlara. Baktığım başka bir şeyi daha yok etmeden ilerlemek istesem de başarılı olamadım.
Şimdi ise bir tabure...
Ateşler çoktan sarmıştı gözlerimin değdiği yerden sonra etrafı.
Acım ateşe mi dönüşmüştü. Buda neyin nesiydi !
Arkamı döndüğümde ateş ve siyah dumanlar arasındaki yeri karartan sevgilimin kanı mıydı?
Hayır! Hayır Olamaaaz! Birisi şu görüntüyü silebilir mi?
Birisi şuan beni rüyadan uyandırabilir mi?
Bu elbette gerçek olamaz! Berker beni bırakmayacaktın!
Nefesinin kesildiğini hissedebiliyorum, yavaş yavaş benim de soluduğum hava tükeniyordu sanki.Gözlerimden süzülüyor yaşlar, bu acı geçer mi?
Hayır gözyaşım siyah akmamalı! Berker uyanıp yanaklarımdaki yaşı silebilir mi?
Gözlerim yırtılır derece bana acı veriyor..."Efsaa! Kendine geel lütfen!" diyerek bağırışlar duyuyorum etrafımda.
Duvarlar ne zamandır konuşuyor benimle!
Çıldırıyor muyum acaba?
"Ona ne oluyor Caallum!" dedi Annem.
Ne mi oluyor? Acıyınca mı geçiyor, acıtınca mı?
Ah ne saçmalıyorum ben.Kulaklarımın sivrileşmesi yanaklarımı geriyor, karın boşluğumda ki yanmanın henüz bir ifadesi yok. Şimdi anlıyorum sanırım! Acılar insanı bir canavara dönüştürüyor. Söylemiştim bunu kendime dahi itiraf etmiştim. Sevdiklerimden birisine ki özellikler bu Berker ise. Zarar gelirse ben bir canavara dönüşebilirdim.
Sivri kulaklarım, karnımdaki aşırı gerginlikle beraber omuzlarımdan beni kendime çeken bu şey ile daha çok germişti beni. Saçlarımın arasında daha da belirginleşen mavilik. Kolyemin ateş kadar sıcak olması ....
Sanırım, sırtımdaki ağrı ile çığlıklarım birleşmesi de bir tesadüf değildi. Sırtımda ki o derin ağrı ile yere bıraktım kendimi. Ellerimi tahta döşemeye kilitledim, tırnaklarımla kazıdım acımı hafifletmesi muhtemel bile değildi. Gözlerim ateş çemberi. Yere yansıyan gölgem ile kendimden ürksem bile artık farklıydım. Artık ben Berker'in acısı ile içimde ki canavarı öğrenmiştim.
Aklımdan tek geçen şey.... Oraya gitmeliydim, Her şeyin başladığı yere...
Ateş çemberi gözlerimi yerden alarak aileme sabitledim. Şaşkınlıkları o kadar büyüktü ki açıklayacak bir ifadeleri olamazdı. Ev yanıyordu ama şaşkınlıkları banaydı... Hani bu ev yanmazdı!
Gözüm kapıdan doğru Berker'in yatağın kenarından sarkan koluna takıldı. Dikkatimi hemen toparlayıp bizimkilere döndüm.
"Bu nasıl bir şey." dedi Corn gözlerini kırpmadan sessizce.
"Bu sen değilsin Efsaa! Kendine gel!" dedi Echeveria.
Uçarak!
Evet duyulduğu gibi uçarak Echeveria'nın yanına gittim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATSIZ
Fantasy#Wattys2018 Uzun Liste☆☆☆☆ Efsa dört yıl önce annesini kaybetmiş sakin bir çocuktur. Tek aile yakını babasıdır. Onun hakkında her şeyi bilen çocukluk arkadaşı ise Berker'dir. Efsa'yı bekleyen sıra dışı ve gizemli duyduğu ses ile kendisinde bulunan d...