chapter 34

97 14 1
                                    

Dyan'ın huzursuz bakışlarını fark etmeme rağmen yanına gitmek için mesaimin bitmesini bekledim. Ben tekrar günlük kıyafetlerimin içinde elimde el çantam ile dinnertime'dan çıkana kadar ki zaman zarfı şaşılacak bir şekilde olaysız geçti. Park yeri her zaman ki pislikler vardı. Diğer adı ile dyan ve grubu. Kavga edecekmiş gibi omuzlarımı açtıktan sonra yanlarına doğru adımladım.

''bay yuvarlak konusunda yardımcı olduğun için sağ ol.''

Dudağının kenarına bir sigara sıkıştırmış olan dyan şaşkınlıkla alnını kırıştırarak bana döndü. ''bay kim?''

Gözlerimi devirdim ancak gülümsedim. Bir numaralı kurbanlarım olduklarından beri herkese isim taktığımı şimdiye öğrenmiş olmaları gerekirdi.

''bay yuvarlak! Adama hiç baktın mı? Bir dağdan düşse aşağıya kadar yuvarlanır!''

Şimdi kim insanları dış görünüşü ile yargılıyor?

Kusura bakma da adam bana orospu muamelesi yaptı! Tabi ki on acımayacağım! Dyan'ın suratında ufak bir gülümseme belirdi ve omuz silkti.

'' pek bir şey yaptığım söylenemez. Ayrıca olayın bu raddeye gelmesi biraz da benim suçumdu.''

Vay be! Dyan davranışı için sorumluluk alıyordu. Bunu bilmek iyidi ve... iyi bir karakter belirtisiydi. Ben şaşkınlığımdan sıyrılamadan az önceki çocuk lafa karıştı.

''hey , bizimle gelip biraz eğlenmek ister misin? Bilirsin şu adamı unutmak için..'' şaşkınca açık renk gözlerinin içine baktım. Bunu az önce cidden sormuş muydu? Ve dyan neden itiraz etmiyordu? İçimde hafif bir umut hissi yayılırken gülümseyerek onay verecektim ki evde beni bekleyen arabalar aklıma geldi. Tıslayarak aldığım nefesi geri verdim ve suratımı buruşturdum. '' üzgünüm ama yapacak bir işim var.''

Ne bekliyordum bilmiyordum. Belki biraz üzülmelerini ya da beni ikna etmeye çalışmalarını falan. Ama dyan soğukça omuz silkti. '' o zaman iyi eğlenceler. Yarın görüşürüz.'' Ben daha hayal kırıklığına uğrayamadan hepsi gitmişti ve ben tek başıma boş park yerinde dikiliyordum.

Bir dakika?! Üzgün falan değildim ki! Hayır derem umursamayacakları zaten belliydi. Sinirle homurdandım. Son iki günde bu kadar duygu değişimi yaşamam mümkün olabiliyordu. Bir an zırlarken nasıl oluyordu da yaklaşık üç saat sonra gülmekten yerlerde yatabiliyordum? Ayrıca daha önce hiç hislerimden ya da düşüncelerimden bu kadar kararsız kalmamıştım! Sürekli kendime dyan da iyi bir şeyler bulamayacağımı hatırlatmam gerekiyordu.

Bu öğlen olan Dan saçmalığından sonra gelmiş Dyan'ın kucağında oturuyordum. Bu yanlış değil miydi? Hepsinden her zamanki gibi nefret etmeliydim! Ayrıca dyan'ın dahi endişelendiği iş meselesi her defasında kanımı dondurmaya yetiyordu. Düşüncelere dalmış bir şekilde arabama doğru ilerledim. Kendime yalan söylemekten vazgeçmeliydim. Bu geri zekalılar için endişeleniyordum.

Cole ne kadar sapık olursa olsun yada Dan ne kadar umursamaz olursa olsun gerekirse onlar için başımı belaya sokardım. Aslında bu göt herifleri korumak da benim görevim değildi! Tanrım ! beni sevmiyorlardı bile! Ancak arabama oturunca artık benim ONLARI sevdiğimi fark ettim.

Ne...? Ne boktan şeyler düşünüyordum ben böyle?! Hayır ,hayır, HAYIR?! Sadece birkaç tatlı dakika geçirdik onları sevmiyordum. Sonuçta bu birkaç tatlı dakikaya müteakip kaç boktan saat geçirdiğimizi unutmamalıydım.

Önümdeki birkaç saat onları sevip sevmediğime dair beynimdeki soruyu unutmaya çalıştım. Ama sadece çalışmakla kaldım düşüncelerim şu beyinsiz , kendilerine aşık, evrimde geri kalmış, göt olma laneti ile lanetlenmiş pisliklere kayarken arabaları bir bir temizledim. Ama bu sıkıcı işi yaparken de düşüncelerime sahip çıkmak bana zor geliyordu...

Babamın son arabasını da garaja geri sürdüğümde mutluydum. Ümitsizce ellerimi saçlarımdan geçirdim. O gerzekleri bir kenara bırakırsak ciara hakkındaki düşüncelerim tamamen değişmişti. O , o sürtüklerden değildi. Belki de popüler olmanın tek yolun bu olduğunu sanıyordu ama kesinlikle yanılıyordu. Ön yargılarımı bir kenara bırakarak onu daha yakından tanımak istiyordum.

Çocuklarda da belki aynı yöntemi denemelisin.

Hmm.. hayır şu an konu Ciara , dyan değil! Düşünce karmaşasında o kadar yorulmuştum ki koridor dan geçerken yatağım için seviniyordum. Ancak dün de sızıp kaldığı koltukta kendinden geçmiş bir vaziyette yatan babamı unutmuştum anlaşılan. Elinde yarı boş bir whisky bardağını çeviriyordu. Bardağın içinde sallanan kehribar rengindeki sıvıya hipnoz olmuş gibi bakıyordu.

Oturma odasının kapısında dururken içimi şu iğrenç his kapladı. Çocukların sebep olduğu dikkat dağınıklığı dağılırken ve günlük hayatımın sorunları uçup giderken her şey koyu bir gri rengine bulanıyordu sanki. Bu hala benim boktan hayatımdı ve geçen sene gibi bu seneyi de HAYATTA kalmaya çalışarak geçirecektim.

Uyuşmuş bir şekilde oturma odasına adımladım. Sessiz adım seslerim babamı hayal dünyasından kopardı. Dumanlı bakışları beni buldu ve yüzünde cılız bir gülümseme belirdi. '' tessa hayatım. Burada olman ne güzel.''

Yüzümde zoraki bir gülümseme belirirken kafam bomboştu. ''baba uyumaya gitmeyecek misin? Yarın erken çıkman gerekiyor.'' Kendi sesimi bile boğuk ve boş işitiyordum. Kelimelerin arkası tamamen manasız , sadece sorun çıkmamasını uman kelimeler. Babam derin bir nefes verip bardağında geri kalan sıvıyı tek yudumda içti.

''saat henüz erken. Ne zaman yatacağıma karar verecek yaştayım.'' Acı bir şekilde gülmemek için kendimi zor tuttum. Evet sarhoş olmasaydı buna karar verecek yaşta olurdu. Ama bunu söylemek yerine sadece sustum. Babam bardağı tekrar dudaklarına götürdü ancak boş olduğunu yeni fark etmiş olacak ki kaşlarını çattı.

''madem boş boş duruyorsun. Bardağımı doldurabilirsin.'' Dedi emir veren bir ses tonuyla ve yuvarlak bardağı bana doğru uzattı. Kas katı kesilirken tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Kimseden yardım istemiyordum. Kimseye babamın hem kendi hem de benim hayatımı mahvedişini kimseye söylemiyordum ama ONA İÇECEİĞİNİ DOLDURACAK KİŞİ KESİNLİKLE BEN OLMAYACAKTIM. Kendi varlığını zehirleyen ve babam olarak tanıdığım canavara dönüşmesine kesinlikle destek olmayacaktım .

Sesimi sakin tutmaya çalışarak konuşmaya çalıştım.'' Kusura bakma baba. Ama bence bu akşam yeteri kadar içtin.'' Birkaç saniye sadece düzensiz nefes alış verişlerimiz duyulurken ortama sessizlik hakimdi. Babamın kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken bir saniye içinde sinirden gözleri simsiyah kesildi. Ani bir el hareketi ile elindeki bardağı fırlattı. Bardak başımı sıyırarak arkamdaki duvara çarparak param parça oldu.

Kalbim teklerken nefesim hızla devam etti. Babamın gürleyen sesi tüm odayı doldurdu. '' NE CÜRRETLE BANA KARŞI GELİR VE BANA EMİR VERİRSİN! SENİN GİBİ BİR ŞEYİN DÜNYAYA GELİŞİNDE KATKIM OLDUĞU İÇİN UTANIYORUM! SANA BU KADAR İYİ BİR HAYAT VERMİŞ OLMAKTAN UTANIYORUM! SEN HİÇ BİR ŞEYE DEĞMESSİN!''

Donmuş bir vaziyette ellerim karnımın üzerinde birleşmiş öylece kala kaldım. Babam ayağa kalkıp karşıma kurulup bana vurmak için elini kaldırdığında dahi hareket etmedim. Sinirden deliye dönmüş yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordum.yanağımda oluşacak acıyı beklemek üzere gözlerimi yumdum.ancak acı bam başka bir yönden geldi.

''hayır ! buna bile değmesin!'' diye tısladı ve odadan çıkarken ki adım sesleri kulaklarıma doldu. Boğazımdaki kocaman düğüme rağmen kendimi yutkunmak için zorladım. Büyük bir titreme dizlerimi ele geçirirken vücudumu dik tutacak gücü kendimde bulamıyordum. Bütün vücudum sarsılırken yere uzanıp minnacık oldum.altımda ezilen cam parçacıklarının sesi beynimdeki soruların daha sesli yankılanmasına neden olmuştu: bilerek mi isabet ettirmemişti yoksa baygın bir şekilde yerde yatmıyor oluşumu sarhoşluğuna mı borçluydum?

Gerçi şu an ki durumum da kendimde olarak tarif edilemezdi....

Sanırım çevirdiğim en iyi bölümdü nedense çok manyak hoşuma kaçtı :D :D siz ne dersiniz ? ♥

Türkçesi kıt çevirmen. x





behind the screen (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin