chapter 44

97 9 0
                                    


Bir süre zili duymamazlıktan mı gelsem diye düşündüm ancak kimin geldiğini önceden bilseydim kesinlikle götümü kaldırıp kapıya gitmektense bu kararıma uyardım. Gerçi güvenlik kamerasından ciara'nın arabasını tanımıştım ama beni ne için rahatsız ettiğini bilseydim işte o zaman KESİNLİKLE kapıyı açmazdım. Her şeyden habersiz ve aptal olduğum için kalkıp ciaraya kapıyı açtım.

Hala üzerimde olan dyan'ın eşofmanı ve kaymış tipim ile kapıda dikilirken ciara elinde maşa , yüz maskesi ve dolu bir poşet ile arabasından indi.sahi o da neydi? Ciara da şaşkın ifademin aynısını takınarak dolu elleri ile bana döndü.

''yüce isa! Tessa! ortalıkta ne biçim dolanıyorsun?! '' acele ile merdivenleri çıkıp arabasını uzaktan kumandası ile kilitledi. Sanki üzerimde ne olduğunu bilmiyormuşcasına bakışlarımı tekrar kıyafetlerimin üzerinde gezdirdim.

''eh...' diye söze başladım ama ciara beni duymuyor gibiydi. ''buna inanamıyorum! Sadece üç saatimiz kaldı üstelik!'' o yanımdan eviniçine girip holde etrafında bakınırken şaşkınca arkasından baktım. '' güzelmiş burası. Evet odan nerede?'' şaşkınlığımdan sıyrılamadığım için sadece kapıyı kapatmak için hareket ettim.

''eh..''

''Tessa! oyalanmasana! Ve bana yardımcı ol! Elimden düşüreceğim şunları!'' elindekilerle sorun yaşıyormuş gibi görünmese de ona doğru adımlayıp refleks ile elindeki poşetlerden bazısını aldım.

''hadi! Hadi! Hadi! Daha fazla zaman kaybedemeyiz! Bana artık odanın nerede olduğunu söyle !'' diye mızmızlanırken heyecanla yukarı aşağı zıplamaya başladı. Ben şaşkınlığımdan sıyrılırken oturma odasını işaret ettim. '' oturma odasından geç merdiveni çık sağdan üçüncü kapı. Hey ciara bekle!'' diye bağırdım o çoktan koşturmaya başlayınca. '' ne için sadece üç saatimiz var?''

Saniyesinde olduğu yerde durup kocaman gözlerle yanıma adımladı. '' mesajımı okumadın mı?'' anlamazca omuzlarımı silktim ve yüzümü buruşturdum. Sanki tüm zamanların en salak cevabını vermişim gibi başını düşürdü. ''tabi bu bazı şeyleri açıklıyor.'' Sanki söyledikleri çok açıklayıcıymış gibi tekrar arkasını dönüp odama adımladı. Seğiren gözümü kontrol altına almam birkaç saniyemi alırken peşine takılıp tekrar bağırdım. ''bekleyip bana neler olduğunu açıklayabilir misin?!''

Ben odama dalarken etrafta bir sürü poşet ve sandalyeme oturup 'düşüncelerimin' yazdığı kağıdı dikkatle inceleyen bir adet ciara buldum. Elinden kağıdı çekip arkama sakladım. Bana bakıp hafifce sırıttıktan sonra tekrar ciddi bir surat ifadesi takındı. Kalbim deli gibi atarken kağıdı arkamda sakladım eğer kağıdı tekrar görmezse okuduklarını da unuturdu herhalde.

Tanrım eğer babam ile ilgili maddeyi okusaydı şu an başka davranıyor olurdu.. gerçi babamın tam olarak ne yaptığını sadece bunu kimsenin öğrenmemesi gerektiğini yazmıştım. Bahsettiğim şey yasa dışı bir şey de olabilirdi... düşüncelerim beynimin içinde kaos oluştururken ciara yine önümüzdeki üç saat boyunca yapacağımız gizli olaya yönelmişti.

''madem telefonuna bakma zahmetine girmiyorsun bari hazırlanmaya başla.'' Dedi önündeki poşetlerden birini düzeltirken. Nabzım tekrar yavaşlarken heyecanımı belli etmemek adına konuşmayı sürdürdüm. Ancak içten içe tanrıya babam hakkında hiçbir şey okumadığı için şükür ediyordum. ''ne için hazırlanmam gerekiyor?!'' dedim biraz sert bir ses tonu ile. Kusura bakmayacaktı artık çünkü az önce on yedi yaşımda az kala kalp krizi geçiriyordum.

'' parti için.'' diye homurdanıp kendini sanki ilk defa gelmemiş gibi yatağıma bıraktı. Kaşlarım çatarken kekeledim. '' beni kimseye partiye falan davet etmedi.''

behind the screen (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin