behind the screen (türkçe çeviri)

chapter 45

Dan'in bakış açısı/ özel bölüm

şarkıyı son ses dinleyin bebekler başka türlü tadı çıkmıyor ;)

Patrick'in partileri her zaman aynıydı. Her zaman  kalabalık , her zaman ortalığı yıkan sesli müzik ve her zaman öpüşen ,dans eden sarhoş gençlerle dolu. Ancak yine de her seferinde anormal ve çılgınca bir şeyler olurdu.bir seferinde ,mesela, çocuğun teki herhangi bir çocuk ile öpüşen her kızın bir saç tutamını kesmiş ve hepsini bahçede toplayıp ateşe verdikten sonra tuhaf bir şekilde etrafında dolaşıp bağırarak şarkı söylemişti. Sonra da bir buçuk sene boyunca tüm o kızlar tarafından ya saldırıya uğramış ya da kötü bakışlara maruz kalmıştı. Tahminice çocuğun bekaret ile ilgili tuhaf bir inancı vardı ve bu inanç uğruna ertesi sabah gecede kalma ve berbat baş ağrısı olan ,yamuk saç tutamlarını koşarak kuaförde düzelttirmeye giden tüm kadın ırkını karşısına almıştı.

Bir seferinde de Sant Patricks gününde , Patrick bu günü sırf ismi yüzünden her sene kutlardı, dili boyayan yeşil içecekten içen bir çocuk dilinin artık boyayabildiğini iddia etmiş ve duvarı yalamaya başlamıştı. Yani alkol ile biraz kendini memnun edersin anlarım da kim böyle bir saçmalığı yapacak kadar kafayı bulurdu ki?! Ayrıca misafirlerin yarısı da buna inanmış ve duvarı yalamaya başlamıştı! Çoğu bugün hala günde beş defa diş fırçalıyordu.

Mantıklı bir insan olarak saat on da partinin çoktan başladığı koca villanın önünde ne işim vardı bende bilmiyordum. Dyan ve diğer çocuklar olmadan bu eğlenceden zaten uzak duracaktım. Gerçi şimdiye kadar gittikleri her kulübe beni de sürüklemeyi başarmışlardı. Tam anlamıyla bu durumdan şikayetçi de değildim çocuklarla gülecek bir şeyler her zaman bulurdum. Ancak patrick'in partisine gelme sebebim çocukların mükemmel ikna gücü veyahut Marconun kas gücü değildi. Bu seferki tamamen kendimi koruma iç güdüsüydü yoksa kendi düşüncelerimde boğulacaktım.

Tessa ile bu aralar çok sık ilgilendiğimiz için ve geçen gün park yerinde birbirimize o şekilde girdiğimizden beri sürekli aklımı meşgul ediyordu. Bir anlığına karşımda eski tatlı ve kırılabilir Tessa'yı gördüğümü sanmıştım ancak onun artık olmadığını sadece sert egoist ve buz prensesi Tessa Anderson olduğunu biliyordum. Hala arkadaşlığımızın bitişini düşündüğümde göğsümde şu tuhaf sızıyı hissediyordum. Ama bunu şu an düşünmek istemiyordum. Belki yarından sonra baş ağrım geçtikten sonra ve kafamın içinde böyle saçma duygu karmaşasına tekrar yer açıldığında düşünebilirdim.

Son kez temiz havadan derin bir nefes alıp kalabalığa doğru adımladım. Her odanın köşesinde duran müzik sistemlerinden müziğin vücudu titreten bası odayı dolduruyor ve kalçalarını sallayan erkek ve kızlara ulaşıyordu. Egzotik bir şekilde dans edenlerin yanında geçip doğruca kocaman bir barın durduğu oturma odasına yöneldim. Bu barı patrick'İn babası whisky koleksiyonu için yaptırmış ve pahalı içeceklerine bir şey olmadığı sürece oğluna onu kullanmasına izin veriyordu. Bir sürü sarhoş ergene bu konuda nasıl güveniyordu şaşırıyordum ancak patrick şimdiye kadar bir şey olmasına müsaade etmemiş her defasına içecekleri bir dolaba kilitleyip gençlere litrelerce ucuz biradan vermişti. Bende bu yapışkan sıvıdan biraz almak için kalabalığın arasında savaşarak geçtim ve bardağımı doldurduktan sonra ağzıma tadı yayılmasın diye bir seferde yutup bardağımı tekrar doldurdum.

Alkol etkisini hafifçe göstermeye başladıktan sonra arkadaşlarımı aramaya başladım ki bu kalabalıkta bile onları bulmak zor olmamıştı. Aslında gittikçe kısalan elbise boylarını takip edince her zaman etrafımızda olan kızları ve bizim çocukları bulmuştum. Cole her zamanki gibi kollarının altında iki kız ile durumun tadını çıkarıyordu. Genişçe sırıtarak yanlarına adımlarken tam Cole'a laf atacakken Ciara'nın yanında hiç beklemediğim birini gördüm. Taş kesilmiş bir şekilde olduğum yerde dona kalırken tessa'nın hayatımın bu kısmına da girdiğine inanamıyordum. Benden bu kadar mı nefret ediyorsun kader?! Birkaç yıl önce hayatımı mahvedişi yetmemiş miydi?!