salakça bir şeyler söylememek için ağzıma büyük bir ekmek parçası daha tıktım.marco o sırada oturduğum masaya ulaşmış ve yanıma oturmuştu.
"hey tessa"
onu selamlamak için sadece elimi salladım çünkü yanaklarım bir sincabın ki gibi doluydu.
senin aksine sincaplar tatlı oluyor
sincaplar hayatları için endişelenmesi gerekmiyor o yüzden kes sesini!
marco'nun suratında hala kocaman bir gülümseme vardı.ellerimle devam etmesi için ona işaret ettim ama büyük ihtimalle sinek kovalıyormuş gibi görünüyordum.
ama marco yinede ne demek istediğimi anlamıştı.hmm tahmin ettiğimden daha zeki...
"öğlen arası için küçük buluşmamızı unuttun mu bilmiyorum ama yanlış masa da oturuyorsun."
hala ağzımdaki lokmayı çiğnerken düşünüyormuş gibi yaptım sonra gözlerimi kısarak hayır anlamında başımı salladım.
yanlış masada OTURMADIĞIMA dair olan mesajı herhalde gayet net bir şekilde anlamış olacak ki dyan'a kısa bir bakış attıktan sonra bana sır verecekmiş gibi elini ona yaklaşmam için salladı.
rahatsızca ona doğru eğildim.sıcak nefesi o fısıldarken kulağıma çarpıyordu."biliyor musun hayır'ı cevap olarak kabul edemiyorum çünkü görevim seni kesinlikle bizim masaya götürmekti."
biraz geri çekilip kararlı bir ifade ile gözlerime baktı." bu da demek oluyor ki gerekirse seni taşırım."
o rahatça arkasına yaslanırken ben deli gibi öksürmeye başladım.o an kantinimizin her zaman sesli olmasına şükrettim.yoksa rezil olacaktım.
bir yandan öksürüp bir yandan nefes almaya çalışırken sanırım kıp kırmızı kesilmiştim.marco tabiki gülmekten nerdeyse sandalyeden düşerken bende onun yüzünden gülmeye başladım ve nefesim daha çok kesildi.ciğerim çıkacakmış gibi hissediyordum.bir daha kendimi yemek ile susturmayacağıma yemin ederim!
bir süre sonra marco kendine gelip ben doğru dürüst nefes alana kadar sırtıma vurdu.ama bu arada tabi ki bir sürü dikkat çekmiştik.tabi ki çekerdik badboylardan biri gülmekten yerde yatarken ondan nefret eden kız boğulmak üzereydi.inleyerek alnımı masaya koydum.harika!!
bir gün için yeteri kadar rezillik yaşamıştım.
"ee geliyor musun?" diye sordu marco hala gülerken.sanki hiç utanmıyormuş gibi asıl konuya değindi.
utanmıyor zaten! Sonuçta o sadece güldü!
sinirlerimin sonuna gelmiş gibi başımı kaldırıp ona baktım."hayır! ve sende beni taşımayacaksın!" sonra kafamı tekrar masaya yasladım.
sandalyenin geri çekilme sesini duyduğumda rahatlama ile nefes verecekken birden kafamın altındaki masa kayboldu ve havada asılı kaldı.karnım sert omzunun üzerine gelirken seslice ciyakladım.
"MARCO BENİ HEMEN AŞAĞI İNDİR! ARRRHHHGGGG KAFAYI MI YEDİN! BENİ HEMEN İNDİRMESSEN ÖMRÜN BOYUNCA ÇOCUKLARIN OLMAMASINI SAĞLARIM!!" diye bağırırken deli gibi sırtına vurmaya başladım.ama o umursamadı bile.bize bakan gözleri umursamadığı gibi.
yer yarıl ve beni yut ! ama ne mümkün çünkü yerde değilim!!
yarı yolda durumu kabullenip kendimi savunmayı bıraktım. masama son bir bakış attım..ve tekrar çığırmaya başladım.
"HAYIR BEKLE! YEMEĞİMİ UNUTTUN ! HEMEN YEMEĞİMİ AL!"
kıpırdanıp kollarımı yarım ekmeğime doğru uzattım.marco iç çekip büyük adımlarla masaya geri döndü.bakışlarımı bir saniye bile yemeğimden çekmedim.benim.benim.benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind the screen (türkçe çeviri)
RomansaTessa'nın hayatı tam anlamıyla bir kâbus.Babası içiyor ve onu dövüyor ve üvey annesi ona kötü davranıyor.Buna rağmen dışarıya her zaman mükemmel bir profil çiziyor.Ama bir gün okulun kötü çocuğu ,dyan'ın, kız kardeşine yardım ediyor ve ona göre artı...