"Atla sevgilim. Okula bırakayım seni."
Kulaklıklarımı kulağımdan çıkararak sinirle yanına ilerledim.
"Bana bak! Bana sevgilim demekten vazgeç! Ben senin hiçbir şeyin değilim! Ve ayrıca evimi nereden biliyorsun ya sen?"
"Ya senin gibi güzel bir kıza böyle bağırmak hiç yakışıyor mu? Sakin ol bir. Ev konusuna gelirsek bulmam zor olmadı. Bilirsin, bir telefonla halloluyor bu işler." diyerek göz kırptı.
"O bir telefonla halleden geri zekalı şahsiyet bunun bir suç olduğunu da biliyordur o zaman."
"Biliyor, merak etme."
Bu kadar rahat olması sinirlerime dokunuyordu.
"Bu rahatlık ne ya? Neyin egosu bu? Baba parana mı güveniyorsun?"
"Yo, kendime güveniyorum. Neyse, hadi atla bırakayım seni."
"Arabana bineceğimi düşündüren şey ney? Gerçekten bineceğime inanıyor musun?"
"Evet. Merakın. Evini, telefon numaranı, okulunu, aileni bilen birinin kim olduğunu merak ediyorsundur diye düşünüyorum. Yoksa yanlış mı düşünüyorum?"
"Şu an tek düşünmen gereken şey buradan def olup gitmek. Ve eğer gitmemeye devam edersen beni rahatsız ettiğin için seni polise şikayet ederim."
"Beni bununla korkutamazsın. Şimdi gerçekten merak etmiyor musun beni?"
"Hayır."
"Çok kötü bir yalancı ve korkaksın."
Yalancı ve korkak mı demişti bana? Ben mi korkakmışım?
"Korkak? Yalancı?"
"Evet. Kim olduğumu aşırı merak ediyorsun ama arabama binmekten korktuğun için inkar ediyorsun."
"Güzel düşünce. Tebrikler. Şimdi gidebilirsin." diyerek gülümsedim ve hızla yürümeye başladım.
"Bu kaçmaya çalışmaların düşüncelerimi doğruluyor. Eğer yanlış düşünüyorsam yanlış olduğunu kanıtla."
"Sana bir şey kanıtlamak zorunda değilim. Sadece def ol git! Tamam mı?"
"Gitmeyeceğim. Sadece konuşmak istiyorum. Yardımına ihtiyacım var. Lütfen inat etmede bin şu arabaya."
Duymamış gibi yaparak adımlarımı daha da hızlandırdım. Normalde insan kaynayan yol bu sabah bomboştu. Bir insanda hiç mi şans olmazdı?
"Miray lütfen. Gerçekten yardımına ihtiyacım var."
"Adımı nereden biliyorsun ya? Gerçi bendeki de soru. Evimi, telefonumu, ailemi bilen biri için en kolay şey, değil mi?"
"Tam bir inatçı keçisin."
"Sağ ol canım."
Telefonumun saatine bakınca saatin sekizi geçmiş olduğunu ve otobüsümün kalkmasına iki dakika kalmış olduğunu fark edince var gücümle koşmaya başladım.
"Senin yüzünden geç kalacağım! Eğer geç kalırsam seni mahvederim çocuk!" diye bağırdım arkama bakmadan. Ve nefes nefese kalmış bir şekilde otobüs durağına varmış olsamda otobüs çoktan gitmişti.
"Allah kahretsin ya! Bir sonraki otobüsün kalkmasına yirmi dakika var ve dersim on beş dakika sonra başlayacak!"
Sinirle yumruğumu ısırıp yere çömeldim. Yanıma yanaşan arabadan Berkhan denen salağın ısrarla gitmemiş olduğunu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Teen FictionKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...