"Çikolatalı güzelim. Ben...Ben..."
Birden bana sıkıca sarıldı. Tepki vermedim, veremedim.
"Seni çok özledim."
Biri elimi kolumu bağlamış, bedenimi uyuşturmuştu sanki. Hareket edemiyordum. İtmek istiyordum ama itemiyordum. Saçlarının kokusu burnuma dolmaya başlamıştı. Bu kokuyu özlemiş miydim? İlk aşkım olan bu adamı özlemiş miydim?
"Bana sarıl çikolatalı güzelim. Lütfen."
Sarılmayacaktım. Bir de ona sarılmamı mı bekliyordu? Şoktan çıkıp var gücümle ittirerek bağırdım. "Ne yapıyorsun ya sen? Ne yapıyorsun? Bana bir daha sakın sarılayım deme! Anladın mı? Def ol git şimdi buradan!"
Deli gibi bağırıyordum. Ne hakla bana sarılıyordu? Aramızda olan her şey bitmişti. O seçimini yapmıştı. Hayatından çıkmamı isteyen kendisiydi. Neydi şimdi bu yaptığı?
"Güzelim-"
"Buğra def ol git!"
"Tamam bağırma. Gidiyorum ama çok sık görüşeceğiz." diyerek gitti.
Çok sık görüşecekmişmişiz. Aptal! Beyinsizin beden bulmuş hali! Apartmanın kapısını açmaya hazırlanıyorken aklıma evden çıkmadan önce çikolata krizimin tuttuğunu söylemiş olduğum geldi. Akıl bırakmadı ki salak. Elimdeki parayı sıkı kavrayarak koşar adımlarla bakkala gittim.
"Rüstem abi, nasılsın?" diyerek yılların mahalle bakkalcılığını yapan Rüstem abiye gülümsedim. Gözlüklü, tontiş yanaklı, tontiş göbüşlü, siyah düz saçlı, kahverengi gözlü mahalledeki herkesin derdine koşup yardım eden abi gibi abiydi.
"İyiyim, saçaklı senden?"
"Rüstem abi ya." diyerek güldüm. Saçaklı diyerek hep bana takılırdı. Abur cuburların olduğu bölüme gidip birkaç tane sevdiğim çikolatalardan aldım ve kasaya ilerleyerek parasını ödedim.
"Görüşürüz, Rüstem abi."
"Görüşürüz, saçaklı. Kendine dikkat et."
"Sende."
Bakkaldan çıkar çıkmaz poşetin içinden eti karamı çıkarıp yemeye başladım.
"Eti karam mısın sen yoksa aşk mı?"
Gayet güzel aşk dolu anlar yaşıyordum ki tanıdık olan bir sesin arkamdan, "Çirkin!" diye bağırıp bana seslenmesine kadar.
"Çirkin elimdeki poşetleri taşımama yardım etsene."
Gözlerimi devirip istemeyerek de olsa yanına gidip elindeki poşetlerin hepsini aldım.
"Hah şöyle. Bir işe yarayıver. O elindekiler ne öyle? Abur cubur mu onlar? Az ye az."
"Teyzeciğim..." diyerek derin nefes aldım. Bu kadının benle derdi neydi? Allah'ım ne günah işledim ben?
"Teyze mi? Teyze mi? Haspam yoldan geçen biri görse hangimiz daha genç anlayamaz. Gerçi anlarlar. Gencim ve güzelim."
Gülmemek için dudağımı ısırsam da pek başarılı olamadım.
"Ne gülüyorsun?"
"Yok bir şey teyzeciğim. Pardon, genç ve güzel teyzeciğim."
"Aa! Alay ediyor benimle. Nerem yaşlı?"
"Ne alay etmesi ayol. Gençsin genç. Bu zamanın gençlerine taş çıkartırsın."
"Çıkartırım tabii."
Poşetleri yere koyup cebimden anahtarımı çıkarıp dış kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Teen FictionKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...