"Bekle bakalım, Buğra şerefsizi. Denizkızını ağlatmak neymiş göstereceğim sana."Arabama bindiğim gibi son sürat sürmeye başladım.
Adresi ararken Buğra'ya benzeyen biri dikkatimi çekmişti. Arabayı yavaşlatarak benzeyen bu kişiye dikkatlice bakmaya başladım. Ve bu kişinin Buğra'nın ta kendisi olduğunu anladığım an arabayı kenara çektim. Arabamın kapısını sertçe kapayıp Buğra'nın yanına doğru ilerledim. Arkası bana dönüktü. Elimi omzuna atıp kafasını kolumun altına sıkıştırdım.
"N'aber cici çocuk? Özlettin kendini."
"Ne oluyor be? Ne işin var senin burada." deyip kolumun altından kurtulmaya çalışsa da bırakmıyordum. O kurtulmaya çalıştığı her saniye ben kolumu daha da sıklaştırıyordum.
"Hmm bir düşünelim bakalım. Ne yapıyorum burada? Iı-h bulamadım. Ya da dur, sen zaten biliyorsun neden burada olduğumu."
"Ne saçmalıyorsun ya? Neyi biliyormuşum? Bıraksana beni."
"En son buluşmamızda beni dövebileceğinden falan bahsediyordun. Ee hadi göster erkekliğini. Daha kolumun altından bile kurtulamıyorsun. Senin gibiler böyle sadece havlıyorlar."
Sinirlenmeye başlayınca beni ittirip kolumun altından kurtuldu. Daha çok ben bırakmıştım ama ona sorsanız erkekçe kendi kendine çıktığını söylerdi. Sinirlendirmeye kaldığım yerden devam ettim.
"Şaşırtıyorsun beni cici çocuk. Ama kurtulmuş olman hâlâ havlayan bir ucube olduğun gerçeğini değiştirmiyor." deyince her ne kadar bana vurmaya kalksa da ona atmış olduğum yumrukla yalpaladı.
"Yapabildiğin bu mu? Hadi bana havlamaktan başka bir şey daha yaptığını göster."
"Seni var ya. Orospu çocuğu!"
Orospu çocuğu mu? Benim masum olan, gökyüzümde gülümsemesi ile güneş olarak doğan anneme orospu mu demişti? İşte bu bile benim çileden çıkmama yeterdi.
Üstüne atlayıp deli gibi vurmaya başladım. Kimse benim anneme küfredemezdi! Kimse benim Güneş'ime laf edemezdi. Hele böyle bir şerefsiz asla!
"Sen kimin annesine orospu diyorsun lan! Kimin annesine küfür ediyorsun! Oğlum annene saygın yok mu senin? Bu mu annene verdiğin değer? Başkası küfür etse saldırırsın. Peki, şimdi niye başkasının annesine küfrediyorsun? Anneme leke süremez senin gibi şerefsizler! Cidden iğrenç bir varlıksın."
Yüzü gözü kanlar içinden kalmıştı. Ama umurumda mıydı? Hayır.
"Burada ne işimin olduğunu bildiğin halde soruyordun ya hani. Pekala, ben söyleyeyim yine de. Şerefsizin sürtüğü. Tanıdık geldi mi? Düşün bakalım. Lan sen kimsin de Denizkızı'ma böyle söyleyebiliyorsun? Sen kimsin de onu ağlatıyorsun? Kimsin lan!"
Sokakta üstüne çıkmış deli gibi vurmaya devam ediyordum. Bayılmış dereceye gelmişti. Ama öfkem geçmemişti. Öfkemi daha da büyütmüştü. Sokakta kimse yoktu. Gerçi olsa da bir şey fark etmezdi.
Bağırmamla millet yavaş yavaş doluşmaya başlamıştı. Bir iki kişi beni omuzlarımdan tutup kaldırmaya çalışsa da başarılı olamamıştı.
"Denizkızı'nın yanına yaklaşmıyorsun! Onun hayatından çıkıyorsun! Bir daha seni onun etrafında görmeyeceğim! Sizde bırakın. Çekin ellerinizi!" diyerek beni tutanları ittirdim. Bir yumruk daha atabildiğim kadar attım. Beni tutan kişi sayısı artmaya başlamıştı.
"Öldüreceksin adamı. Ne yapıyorsun?"
"Adam mı? Bu şerefsize adam demeyin. Bir kızı aldatan, hayallerini yıkan, hiçbir şey olmamış gibi karşısına çıkan ve o masum kıza sürtük diyen, üstüne üstlük anneme orospu diyen, bu insan demeye utandığım varlığa adam demeyin!" diyerek hepsini ittirdim. Ve Buğra'yı öyle bayılmış, kanlar içinde bırakarak arabama bindim. Arabayı çalıştırmadan önce birkaç kişinin Buğra'yı kaldırdığını ve bir arabaya bindirmeye çalıştığını gördüm. Ellerim kanlar içindeydi. Elimde bu şerefsizin kanları vardı. Kanları üstüme silerek arabayı çalıştırdım ve eve doğru sürmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Teen FictionKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...