"Evet ama nasıl bulacağız?"
"Bilmiyorum."
Ve elde var sıfır. Günler geçtikçe umutsuzluğa kapılıyordum ve her geçen dakika ağlamak istiyordum. Berkhan bir çıksın karşıma onun o beynini hobidikliyeceğim!
"Genelde gittiği, gidebileceği yerlere baktık ama bulamadık. Başka nereye gidebilir bilmiyorum."
Gidebileceği yer... Bir dakika...
"Buldum! Tabii ya, kesin oradadır. Nasıl düşünemedim ben bunu."
"Neyi buldun? Ne diyorsun Miray?"
"Galiba Berkhan'ın nerede olduğunu biliyorum. Ben sizi sonra ararım. Görüşürüz."
Üstüme kapşonlu gri hırkamı geçirip evden çıktım. Bizimkiler evde değildi. Tanıdık birinin düğününe gitmişlerdi. Anneme dışarı çıktığıma dair mesaj attıktan sonra koşar adımlarla taksi durağına doğru ilerledim. Taksi fiyatı bir güzel girecekti belki ama şu anda bu umursayacağım en son şey olacaktı. Yeter ki Berkhan'ı bulayım ve orada olsundu. Gerisi hiç önemli değildi.
Götürmüş olduğu uçurum kenarına sadece iki kez gitmiştim ve tam olarak nerede olduğunu hatırlayamıyordum. Ama Şile taraflarındaydı. Buna emindim. Hem yolları gördükçe doğru yerde olup olmadığımı anlayabilirdim. Belki Aras ve Yağız buraya daha önceden bakmıştı ya da bakmayı unutmuşlardı. Bilmiyordum ama denemekten bir zarar gelmezdi.
"Ablacım Şile taraflarında dedin ama tam olarak neresi?"
"Abi bilsem söyleyeceğim zaten. Ama doğru gidiyoruz gibi. Buralardan geçtiğimi hatırlıyor gibiyim."
"Ablacım böyle mi bulacağız? Daha neresi bilmiyorsun. Benimle oyun oynamıyorsun, değil mi?"
"Abicim seninle niye oyun oynayayım? Navigasyon falan mıyım acaba? Bilmiyorum ama elbet bulacağız. Sen sürmene devam et."
Sabır çeke çeke arabayı sürmeye devam etti.
"Doğru yoldayız. Şuradan dönüyorduk. Dümdüz ilerleyip sağa dön. Sonra yine dümdüz ilerle abi."
"Tamam."
İçim içimi kemiriyordu. Orada mıydı, değil miydi? Oraya varınca görücektim. Taksici dediğim yere kadar gelip durdu. Parayı verip aşağıya indim. Taksici sanki intihar etmeye gelmişim gibi tuhaf şekilde bakmaya başladı.
"İntihar falan etmeyeceğim. Bir arkadaşımı bulmaya geldim."
Bu sefer de uzaylıymışım gibi bakmaya başladı. Taksiyici umursamayıp uçurumun oraya doğru ilerledim. Etrafta gözükmüyordu. Uçurumdan aşağıya baktım. Belki deniz kenarında yürüyordu. Ama orada da yoktu. Daha yakından bakmam gerekiyordu. Aşağıya inmek için bir yol aramaya başladım. Elbet bir yol vardı aşağıya giden. Biraz daha bakındıktan sonra aşağıya giden bir yol bulabilmiştim. Yavaşca giden yoldan ilerlemeye başladım. Ayakkabılarım kayınca yolu yürümeme gerek kalmamıştı. Yuvarlanarak kısa sürede aşağıya inmiştim. Kollarım çizilmişti ve çizilen bir yerde hafif kanıyordu. Allahtan çok hızlı düşmemiştim ve bir yere toslamamıştım. Yerden kalkarak deniz kenarında ilerlemeye başladım.
"Berkhan! Berkhan! Neredesin?"
Bağıra bağıra ilerlemeye devam ettim. Yoktu. Her yere bakmıştım ama yoktu. Aras ve Yağız'ı da boşa ümitlendirmiştim. Geldiğim yoldan sinirle yukarı çıktım. Neyse ki bu sefer yeri boylamamıştım. Taksicinin gitmiş olduğunu görünce elimle alnıma vurdum. Taksici... Lan ben eve nasıl döneceğim? Ne halt yemeye gitti bu adam? Cidden şizofren olduğumu falan mı sandı? Gerçekten geri zekalıydım. Adam niye gitmesindi ki? Burada beni bekle, dedim mi? Hayır. Ee niye gitmesin o zaman? Ah, herneyse. Umurumda değil. Şu an umurumda olan tek şey Berkhan'ın nerede olduğuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Dla nastolatkówKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...