"Miray adını ağzına alıp sevgilimin adını daha fazla kirletme. Bu arada şeker çocuk senin o zekan basmayacağı için tekrardan söyleyeyim. Ben sevgilisiyim." diyerek gülümseyen Berkhan'a böyle bir şey diyeceğini beklemediğim için bakakaldım.
"Sevgilisi mi?" Bakışlarımı Berkhan'dan çekip Buğra'ya yönelttim.
"Zekasının basmayacağını söylemiştim. Sevgilim, hadi arabaya bin. Yoksa cici çocuk ağzımızı, burnumuzu dağıtabilir."
Berkhan'ın bu dediğine gülüp Buğra'ya iğrenircesine bakarak arabaya bindim. Berkhan'da arabaya binmeden hemen önce gülümseyerek Buğra'ya öpücük attı. Bu hareketine tebessüm ettim.
Normalde bana 'sevgilim' dediği için ona kızmam gerekirdi. Ama bunu yaptığı için ona kızmıyor aksine içten içe minnet duyuyordum. Yaptığı şeyi hatırlayınca gülümsemeden edemedim. Buğra nasıl da mors olmuştu. Eminim ki o geri zekalı, geri döndüğünde hiçbir şey olmamış gibi ona geri döneceğimi düşünmüştü. Ama beni azıcık bile tanımış olsaydı öyle bir şey yapmayacağımı bilirdi.
"Denizkızı."
Düşüncelerimden sıyrılarak, "Efendim Deniz." dedim.
"Deniz?" dedi tek kaşını kaldırıp sorarcasına.
"Evet, Deniz. Böyle söylediğim için rahatsız mı oldun?"
"Hayır, aksine sevindirdi."
Gülümseyerek radyoyu açtım. Elbette ki açar açmaz İrem Derici'nin Evlenmene Bak adlı şarkısının çıkmasını beklemiyordum. Bugün kızların sınıfta yaptıkları aklıma gelince güldüm.
"Neye gülüyorsun Denizkızı?"
"Aklıma bir şey geldi de."
"Neymiş o aklına gelen komik şey?"
"Bizim kızlar ya onlarla ilgili saçma bir şey."
"Saçma olduğu için mi gülüyorsun?"
"Evet. Bir an aklıma geldi. Güldüm bitti işte. "
"Sakin ol cici kız. Sakin ol ve arkana yaslan."
"Salak." diyerek güldüm.
"Teveccühünüz efendim."
Bir şey demeyerek oturduğum koltuğa yayvan bir şekilde yayıldım. Camı da açıp rüzgarın saçlarım ile dans etmesine izin verdim ve gülümseyerek danslarına ortak oldum. Çalan telefonum dansı yarıda kesmişti. Çantamdan telefonumu çıkarıp arayan kişiye baktım. 'Sultanım' yazısını görünce hemen telefonu açtım.
"Sultanım."
"Kuzum. Şu an neredesin?"
"Eve geliyorum. Bir şey mi oldu?"
"Hayır. Bir şey olmadı. Bugün pazara çıkamadım. Benim yerime sen çıkar mısın, diyecektim."
"Tabii ki."
"Paran var değil mi kuzum?"
"Var, var. Merak etme. Bir şey demiyorsan kapatıyorum."
"Tamam annem. Görüşürüz."
"Görüşürüz, Sultanım."
Telefonu kapayıp Berkhan'a doğru döndüm ve, "Çarşamba pazarını biliyor musun?" diye sordum.
"Biliyorum."
"Gerçekten mi?"
"Evet. Tamam yani zengin olabilirim ama bir zamanlar bende pazardan alışveriş yapıyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Novela JuvenilKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...