Bir şey demeyerek yolu izlemeye başladım.
Oldukça büyük bir AVM'ye gelmiştik.
''Ben arabaya boş bir yer bulup geliyorum. Sen içeriye geçip beni bekle.''
Başımı sallayarak arabadan indim ve Avm'den içeriye girip kenarda beklemeye başladım. Berkhan'ı beklerken anneme haber vermediğim aklıma geldi. Telefonumu çantamdan çıkararak annemi aradım.
''Efendim prensesim.''
''Anneciğim ben bir arkadaşımla birlikte alış veriş merkezine geldim. Sana sormadan geldiğim için özür dilerim.''
''Kim bu arkadaşın? Ben tanıyor muyum?''
''Yok, sen tanımıyorsun. Liseden bir arkadaşım. Bir yakınının düğünü varmış da benden ona kıyafet seçimi konusunda yardım etmemi istedi.''
''İyi, peki madem. Fazla geç kalma ama.''
''Tamam anneciğim. Görüşürüz.''
''Görüşürüz kızım.''
Telefonu kapayıp çantama geri koydum. Kafamı kaldırdığımda Berkhan'ın gelmiş olduğunu gördüm.
''Gidebiliriz.''
Yerimden hareket ederek aynı hizada yürümeye başladık.
''İlk hangi mağazaya girelim?''
''Benim için fark etmez.'' deyip omuz silktim.
''İyi o zaman. İlk şuna girelim.'' diyerek takım elbise satan bir mağazayı işaret etti. Dediği mağazaya girerek kıyafetlere bakmaya başladık.
''Bir şey diyeceğim ben bakıyorum ama senin ne tarz bir şey istediğini bilmiyorum.''
''Ben de ne tarz bir şey istediğimi bilmiyorum. O yüzden her şey olabilir.''
''Tamam. Bedenin ne peki?''
''S.''
Gözüme çarpan güzel ne bulduysam hepsini alıp bir kombin uydurdum.
''Wow! Mağazayı toplamışsın.''
''Çok konuşma da şunları giy bakayım.''
''Emredersiniz hanımefendi.''
Elimdeki yapmış olduğum dört kombini alıp kabine girdi. O kabine girerken ben de koltuğa oturdum. Yapmış olduğum kombinlerden biri ile dışarı çıktı.
Buz mavisi keten blazer ceketi ona biraz büyük gelmişti. Ama beyaz tişörtü ve dar kesim lacivert pantolonu güzel olmuştu.
''Ee, ne düşünüyorsun?''
''Ceket biraz büyük olmuş ama diğerleri yakışmış.''
''Tamam. Diğerini giyeyim mi?''
''Giy. Sen giyerken ben de ceketin bir küçük bedeni var mı diye sorayım.''
Kafasını sallayarak içeriye girdi. O içeriye girerken bende görevli kadına küçük bedenin olup olmadığını sordum.
''Maalesef efendim. En küçük bedeni o.''
''Tamam, teşekkür ederim.''
''Rica ederim. Ne demek.''
''Küçük bedeni yokmuş. Senin giydiğin en küçüğüymüş.'' diyerek seslendim. O sırada kabinden çıkarak etrafında döndü.
Düğmeli, bej rengindeki ceketi, bej rengindeki pantolonu ve beyaz tişörtü ona yakışmamıştı. 'Olmamış' der gibi başımı sağa sola çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Teen FictionKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...