"İyi olan kazansın Denizkızı."
Bakışlarında onu kıskandığımı kanıtlayacak, kendinden emin bir ifade yatıyordu. Ama ben ondan daha da emindim. Beni kıskanan oydu. Benim onu kıskanma ihtimalim yoktu. Olsa bile bu sadece arkadaşlıktan ibaretti. Bir insanın bir arkadaşını kıskanma ihtimali gayet normaldi, öyle değil mi?
Düşüncelerimden Berkhan'ın bana seslenmesi ile sıyrıldım.
"Okuluna geldik Denizkızı. İllâ gitmek istemiyorum diyorsan da benim için sorun yok." dedi gülümseyerek.
"Ne ara geldik ya? Söylemesen okulun önüne geldiğimizi fark etmeyecektim."
"Düşüncelere çok dalmasaydın belki fark ederdin."
Cevap vermedim. Bu çocuk nasıl oluyordu da her şeyi anlayabiliyordu?
Teşekkür edip arabadan indim.
"İyi dersler, dersleri iyi dinle. Uyumamaya çalış." dedi bir anne edasıyla.
"Tamam, anne." deyip güldükten sonra arabanın kapısını kapadım ve okulun içerisine doğru yürümeye başladım.
×××
Bir okul gününü daha bitirdiğimize göre sevinebiliriz, değil mi? Seviniriz tabii lan! Oh anam yan- Dur bir dakika ya. Ben Kaan'ı parka götürecektim, değil mi?...
''Ah be mantı. Ah be mantı... Seni yemek için nelere katlanıyorum, görüyor musun? Çok vicdansız bir yemeksin ama vicdansız olduğun kadar da mükemmelsin. Hatta fazla mükemmelsin.''
Kendi kendime yolun ortasında saçmalamaya devam ederken bazı kişiler dönüp bana baktı. Kimisi eminim ki deli olduğumu falan düşünmüştü. Bana tuhaf tuhaf bakmaya devam ettikleri için oldukça sinirlenip içimdeki cazgır kızı ortaya çıkardım.
''Ne bakıyorsunuz be? Tuhaf olan ne?''
Ve bana olan tuhaf bakışları daha da arttı. Küçük bir çocuk tam karşıma geçip, ''Abla sen deli misin? ''diye sordu.
''Yok ablacığım, deli değilim ben.'' diyerek gülümsedim.
Çocuğun annesi bana ters bir bakış atıp oğlunun elini tuttu ve yanımdan koşarak uzaklaştırdı.
''Annen deli asıl senin! Manyak kadın! Çocukla konuşuyordum! Niye götürüyorsun?'' diyerek arkasından bağırsam da kadın arkasına bakma zahmetinde bile bulunmadan yoluna devam etti.
''Ya deli değilim ki ben! Asıl deli olan sizsiniz! Manyaklar topluluğu! ''
''Evladım tımarhaneden mi kaçtın sen? Ne bağırıyorsun?'' diyen yaşlı, tontoş bir amcaya dönerek gülümsedim.
''Yok amcam ya. Deliymişim gibi bakıyorlar da.''
''Yavrum öyle bakmakta haklılar. Var sende biraz delilik.''
''Bari sen yapma be amca!''
Aniden birinin dirseğimden tutması ile bakışlarımı, dirseğimden tutup çeken kişiye çevirdim. Dirseğimden tutan kişi Berkhan'dı.
''Berkhan, ne yapıyorsun burada?''
''Seni almaya gelmiştim. Sen niye burada böyle içmiş gibi bağırıyorsun? İçtin mi yoksa?''
''He içtim.'' diyerek dalga geçercesine güldüm. Sensin içtin mi be!
Berkhan amcaya gülümseyip kolumdan tuttuğu gibi beni arabaya bindirdi. Sonra da hızını kaybetmeden şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı.
''Ya deli değilim ki ben!'' diyerek beni taklit edip kahkaha atan Berkhan'a dönerek, ''Döverim seni, geri zekalı!'' diye cırladım.
"Ayrıca sen beni nasıl buldun ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Roman pour AdolescentsKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...