İşte şimdi yanmıştı? Annesine ne diyecekti?
Miray ne uydursam diye düşünmeye başlarken bir yandan da annesi çakmasın diye gülüyordu. Berkhan elini yıkayıp salona geldi. Miray'ı öyle görünce kaş göz işareti yapıp 'ne oldu?' dercesine baktı.
Miray aklına gelen fikir ile gülümsedi. Topu Berkhan'a atacaktı.
"Sonunda geldi. Annem nasıl tanıştığımızı soruyor. Sen söyle. Hem bakayım unutmuş musun, unutmamış mısın? Evet, Berkhan biz seninle nasıl tanıştık?"
Berkhan bu soru karşısında afallamıştı. Ama bir şeyler uydurması gerekiyordu. Yoksa Miray'ın annesi şüphelenebilirdi. Neyse oğlum sen sallamaya başla. Devamı gelir zaten diyerek içinden geçirdi ve sallamaya başladı.
"Şimdi ben yolda gidiyordum. Baktım kavga var. Biri fena şekilde cırlıyor. Birkaç kişi tutamıyor. Ben de kavgayı ayırmaya gireyim dedim ki girmez olaydım. Bana da geçirdi bir tane. Bir de bu yetmezmiş gibi bana bağırıyor. 'Niye ayırıyorsun? Sana ne? Sana ne oluyor?' susmak bilmeden bağırıyor. Yanındaki arkadaşları sakinleştirmeye çalışıyor ama yok benim üstüme yürüyor. 'Deli misin, kızım sen?' dedim onu da demez olaydım. 'Sen kimsin bana deli diyorsun lan?' diyerek geçirmeye başladı. Eli de baya ağır. Erkek gibi kızınız var mübarek. Sonra ben de 'Ya sabır' dedim ve yoluma devam ettim. Bir gün Burger King'e gittim ve kızınızla karşılaştım. Hızlı hızlı yanıma geldi. Tırsmadım değil yani. Ama tırsılacak bir şey yokmuş. O gün sert çıkışıp saldırdığı için özür diledi. Öyle konuştuk ve yemek yedik. O gün bugündür arkadaşız."
"Oğlum bazen bende yanlış doğduğunu düşünüyorum." deyince Miray annesine ağzı açık kalmış bir şekilde bakmaya başladı. Annesinin böyle bir şey dediğine mi şaşırsın, Berkhan'ı bu kadar iyi salladığına mı şaşırsın bilemedi.
"Böyle düşündüğünü bilmiyordum anne."
"Bak, bak surat ifadesine bak. Trip atmanı yerim annem."
Miray gülmemek için dudağını ısırdı ama sonra dayanamayıp gülümsedi. Annesiydi o. Hem haklıydı da. Arada kendisi bile söylediklerine şaşırıyor, bazen de birilerini dövmek istiyordu. Annesi yanaklarından öptü.
"Ben çay demleyeyim. Geliyorum şimdi."
"Abla ben çok kalamayacağım. Hiç gerek yok. Yorma kendini. Birazdan kalkarım zaten."
"Aa olur mu hiç öyle? Çay içmeden bırakmam. Çok önemli işin mi var?"
"Hayır."
"O zaman konu kapanmıştır." diyerek mutfağa çay suyu koymaya gitti.
"Bu kadar şeyi nasıl sallamayı başardın? Gerçekten pes!" diyerek annesinin duymamasına dikkat ederek kısık sesle konuştu Miray.
"Ne yapayım? Ne yapacağımı şaşırdım. Ben de sallamaya başladım. Beğenmediysen kendin yapsaydın Denizkızı."
"Bilseydim yapardım zaten. O an ne söyleyeceğimi bilemediğimden sana söyledim. Ayrıca niye beni kötü kızmışım gibi gösteriyorsun. Sana saldırmışım, sana çemkirmişim. Bad girl müyüm ben? Erkek gibi kızmışım bak, bak, bak! Ben sana sorarım bunun hesabını at kafası!"
"At kafası mı?"
"Beğenemediniz mi? Kusura bakmayın elimizde bunlar mevcut. Ama beni götürdüğün yerde ki kız sana daha güzel kelimeler söyler. Gitsene sen o boya suratlı, dip boyası gelmiş, cadılara benzeyen, gece rüyama girse altıma edeceğim kızın yanına."
"Sen hâlâ orada mı kaldın? Bu kadar kıskançlık bünyeye zarar. Ayrıca kız çok güzeldi. Hadi görmesem tamam. Sırf kıskançlığından kıza söylediklerine bak. Hiç yakıştıramadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Ficção AdolescenteKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...