Berkhan giderken ben sadece görüş alanımdan kayboluşunu izlemiştim.
"Miray. Miray ne oluyor? İyi misin? Miray cevap ver!"
Eslem'in beni sarsması ile kendime gelebilmiştim.
"Miro, ne oldu?"
"Pokemon, Berkhan nereye gitti?"
"Yavyum konuşsana."
Bakışlarımı benden cevap bekleyen arkadaşlarıma çevirdim.
"Gitti. Benim yüzümden gitti. Bana kırıldı, kızdı ve gitti. Aptallığım yüzünden gitti." Sonlara doğru bağırmıştım. Benim yüzümden gitmişti. Onu kırmıştım. O sırf ben ağlayıp üzüldüm diye Buğra'yı dövmüştü ve ben inatla eski sevgilim diyerek onu üzmüştüm.
Dolunay bana sıkıca sarıldı.
"Hobidik çok salakça bir şey yaptı. Hiç üzmemesi gereken birini üzdü." Ve damlalar dolan gözlerimden yavaşça akmaya başladı.
"Hişt, ağlamak yok. Yavyumlarım seni."
"Bana çok kırıldı. Gözlerinden belliydi Dolunay."
"Her şey düzelecek ve yoluna girecek tamam mı?"
"Girmeyecek. Affetmeyecek beni." diyerek kafamı Dolunay'ın omzuna gömdüm ve ağlayışım hıçkırığa dönüşmüştü. Berkhan şu an iyi değildi. Benden daha kötüydü. Hissedebiliyordum. Bilmiyordum ama sevdiğim ve değer verdiğim insanlar kötü olduğunda hissederdim. Bu sefer başkası üzmemişti değer verdiğim birini. Bizzat ben üzmüştüm ve şu an o tek başınaydı. Kafamı omzundan kaldırıp Aras ve Yağız'a bakarak, "Ben gerçekten her şey için çok özür dilerim. Berkhan'ın yanına gidin. Yalnız bırakmayın onu. Lütfen." dedim.
"Pokemon yanında istemez bizi. Böyle durumlarda tek başına kalır. Olayın üstünden bir iki gün geçtikten sonra yanına gidebiliriz ancak."
"Ama onun size ihtiyacı var."
'Üzgünüm' dercesine bakmaya başladı Yağız.
Ama onun arkadaşlarına ihtiyacı vardı. Bir iki gün tek başına ne yapacaktı? Birilerin yanında olması gerekiyordu.
"Lütfen. Tek kalmasın. Size ihtiyacı var. En yakın arkadaşlarısınız. Nerede olduğunu biliyorsunuzdur. Onun yanına gidin."
"Miray, Yağız doğruyu söylüyor. O üzgünken kimse yanında olsun istemez. O sandığından çok çok daha güçlü. Bize ihtiyacı olduğu an arar zaten. Ama onun haricinde yani o istemedikçe gidemeyiz."
"Ama-"
Lafımı tamamlayamadım. Ne diyecektim ki? Kelimelerim beni terk ediyordu. Söyleyebilecek bir şey bulamıyordum.
"Biz eve gidelim artık." dedi Beril. Kızlar herkesle vedalaşırken ben öylece duruyordum. Acaba benden nefret ediyorlar mıydı? Kardeşi olarak gördüğü birini üzmüştüm. Belki şu an içlerinden bana sövüyorlardı. Yapıyorlarsa da haklılardı.
Feyza yanıma gelip sıkıca sarıldı ve kulağıma doğru yaklaşarak, "Denizkızı her şey iyi olacak." dedi. Gerçekten her şey iyi mi olacaktı?
"Pokemon ağlama. Berkhan ağladığını öğrendiği an neden ağlamasına izin verdiniz diyerek bizi döver." diyerek gülümsedi ve sarıldı.
"Biz de gidiyoruz. Kendine dikkat et. Berkhan'ın Denizkızı." Aras'ın son söylediği o iki kelime gülümsememi sağlamıştı. Kafamı 'tamam' anlamında salladım.
"Heh şöyle gülümse. Ağlayınca çok çirkef birine dönüşüyorsun." diyen Ber'in kafasına patlattım bi' tane. Normalde olsa kafasına vurdum diye yargarayı koparırdı ama şu an sadece gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLANİHAYE
Teen FictionKırgınlıkların kalbine battığı bir kız düşünün. Gülümsemeleri çoğu zaman burukla dolu. Bir gün, tüm acılarına rağmen, gülümsemeyi benliğinden uzak tutamayan bir çocuk giriyor hayatına. Gülümsemeyi öğreniyorlar birlikte, sonsuzluk da; sonla. ~ Her ş...