bölüm 4 ( Naile )

381 52 0
                                    

Şimdi Yahya'nın beni en çok duygulandıran satırlarını bir aylık kısmını yazacağım. Bu bölüm Yahya'nın yaşadıklarından tamamen bağımsız görünse de aslında devamında yaşanan sürecin bir başlangıcıdır.

***

Bu gün beni ve kafedeki arkadaşlarıma hüzne boğan bir hadise oldu.
Bir ay önce kafeye bir kadın ve bir adam geldi. Yanlarında 15-16 yaşlarında bir kız çocuğuyla patronlar görüştüler. Patron onlarla görüştükten sonra beni ve şefi yanı çağırıp şöyle demişti;

"Naile size emanet arkadaşlar. Geri çevirseydim bile ailesi bu kızcağızı çalıştırmaktan vaz geçeçeğe benzemiyordu. Sizden istediğim onu çalıştırmanız değil. Çalıştığını sanmasını sağlayın yeter."

Bizde elimizden geldiğince bu konuda hassas davrandık. Naile oldukça zayıf ve çelimsizdi. Küt saçı uzun eteği, sanatçı Sezen Aksuya benzeyen simasıyla tüm kafe personelinin minik serçesi olmuştu.

Fakat son günlerde giderek yüzündeki tebesüm yerini sahte gülücüklere bırakmıştı. Ve bu gün hepimizi hüzne boğan gerçek Nail'eyle karşılaştık. Meğer o küçücük sandığımız narin bedeni, dev bir yürek taşırmış.

Öğlen yemeğindeydik Naile yine yemeğini yarıda bırakıp sessizce masadan kalktı. Hepimizin iştahı kaçmıştı. Bende kalktım ve Naile'nin yanı gittim. Bir elimi omuzuna koyup, diğer elimle çenesinini tutarak güya neşelendirmeye çalışacaktım.

" Neyin var minik serçe, kim üzdü seni. "

Gözlerine baktığında, karşımda küçük bir kız durmadığını anladım. Kocaman bir tebessümle son bir kez daha şansımı denedim.

" Hadi ama gül biraz. Yahu, ne demişler; uçurumun kenarında olsan bile, hayata inat gülümse. Ha gayret.

Sonunda tebessüm etti. Fakat giderek küçülen burnu, düşen kaşları tebessümün yerini sonradan acı bar ifadeye bıraktı. Belli ki onun da son gayretiydi. Bir anda süzülen nohut büyüklüğündeki göz yaşları hıçkırığa karıştı.

Yarım saat aralıksız ağlaması zoraki durmuştu. Yüzünü yıkamaya çalışırken, sanki ok saplayan bakışıyla yavaş yavaş dili çözülmeye başladı.

" Yahya abicim, şu an aşağı baktığım uçurumun kenarına gelmeden önce, o kadar çok uçurumdan atıldım ki, bu kez kırılacak bir parçam kaldı mı bilmiyorum. "

Bu sözler mutfaktaki herkesin kanını dondurmuştu. Hepimiz şaşkınlıkla birer ruh gibi onun dudaklarından dökülen cümlelerin ağırlığıyla yavaş yavaş çöküyorduk.

" İşe girerken annemle gelen adam, benim beşincinci babamdı. Babalarımın içinden taciz eden mi dersiniz. Sokağa atıldığım günler mi?. Neyi anlatayım ki? Korkudan apartmanın bodrumunda saklanıp, milletin sütçü geldiğinde alsın diye bahçe kapısına astığı bayat ekmekleri gizlice topladığımda oldu. Çalıştığım tekstildeki öğlen yemeğinden başka, bir sonraki güne kadar yiyecek başka bir şey yokhtu. Tam biraz hayatım normale dönmeye başladı derken. Sizinle çalıştığım son bir ay rüya gibi geçerken, annem beni Antalya'da tanımadığım biriyle evlendireceğini söyledi. Bu bile bana bir ümit gibi geldi aslında. Ama beni bir kez daha sarsan gerçeği daha dün öğrendim. Meğer yıllardır öz babam diye bildiğim ilk babam da üveymiş.

Vesvese (Baskıya Hazırlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin