Yaklaştığımın farkındaydım. İleride görünen köprü o olmalı. Evet yaklaştıkça daha da emin oldum, burası rüyamda gördüğüm yerdi. Otobüsü durdurup indiğimde, garip bir ürperti sardı. Beşyüz metre ilerideki beş evden ikisi ahır olmalıydı. Köprüden itibaren toprak yolun sol tarafına aralıklı ağaçlar, sağ tarafta ise alçak bir tepe vardı. Etraf oldukça ıssız ve sessizdi. Köprüye doğru yürürken yanımda getirdiğim kamerayı manzarayı çekmek için çıkardım. Köprünün ortasına geldiğimde alttan geçen berrak suya bakarak bir sigara yaktım. Bu arada kamerayı sudaki hızla hareket eden balıklara yönelmiştim. Balıklar benden ürkmüş olmalı ki bir kaç saniyede kenardaki sazlıkların arasında kayboldular. Sanki köprüyü geçtikten sonra sigara yasağı varmış gibi sigarayı bitirip öyle geçmeyi düşünmüştüm. İçimdeki garip ürpertiyle etrafı seyrederken köprüden on metre ilerideki ilk ağacın arkasındaki hareketlilik gözüme çarptı. İlk başta sallanan kuyruğunu gördüğüm siyah kedi, ağacın arkasından sanki bir ava hamle yapar gibi hızla iki adım atıp, patisinin biri havada kilitlenmiş gibi biriki saniye kıpırdamadan bana baktı. Tam kameramın açısını kediye yönelttiğim sırada, sanki yayından çıkmış ok gibi birden hızla derenin kenarındaki sazlıkların arasına fırladı. Kedinin sazlıkların arasında kaybolduğu yerden ördeğe benzeyen cılız siyah bir kuş suyun yüzeyinde kanatlarını motor gibi kullanarak tıpkı bir hız teknesi gibi köprünün altından geçer geçmez daha yüksek ve sık sazlıkların arasına daldı. Bu kez onun daldığı yerden bir metre kadar havaya sıçrayıp, yere düşer düşmez tepeye doğru depar atan siyah keçiyi gördüm. Baş döndüren bu hareketliliğin bari sonunu düzgün çekeyim düşüncesiyle kameranın açısını keçiye yönelttim. Fakat dört beş saniyede tepeyi yarılayan keçiyi kameranın ekranında göremiyordum. Kameranın açısını denk getirmeye çalışırken, solundaki çalının ve sağındaki kayanın ekranda kameradan göründüğünden emindim. Benzer başka bir yerimi çekiyorum diye alana bakınırken keçi tepeyi aşıp gözden kaybolmuştu bile. Hengameyi yakalamaya çalışırken ağzımdan düşürdüğüm sigaranın yerine yenisini yaktım. Köprünün kenarına yaslanıp çekimi başa sardım. Baştan sona tekrar tekrar izleyip onbeş yirmi dakika boyunca görüntüleri inceledim. En başta balıklar ve sonda keçinin olduğu yerleri doğru çektiğimden emindim. Görüntülerde hiçbirinin olmayışı bir tek gerçeği işaret ediyordu. Kameranın açısına girdikleri halde kayıtlarda hiçbiri yoktu.
Bu durum aslında geri dönmek için yeterince ürpertici bir nedendi. Ancak Hummaeyln'in bahsettiği gibi artık onların değişik kılıklarla karşıma çıkmalarına kendimi alıştırmam şarttı. Emin olduğum bir gerçek vardı. Gördüklerim ve duyduklarım gerçek değil, sadece korkuyla şekillenen birer fısıltıydı. Yine de evlere yaklaştıkça kalp atışlarımın göğüs kafesimi giderek daha hızlı dövmesine engel olamıyordum. Sonuçta vesveselerin her birinin ardında gerçek olan birer varlık vardı. Bu varlıkların, bizlerin aklını karıştırmasını kolaylaştıran en büyük etken, insanoğlunun "varlık" kavramını "madde"den bağımsız düşünememesi gerçeğidir. Tıpkı insanın kendi ruhunun beden ile nasıl bütünleştiğini kavrayamaması gibi.
****(Bahsedilen durumla ilgili detaylar, izzahatlerden derlenen açıklamalarla birlikte daha iyi anlaşılacaktır.)****
Güneş batmak üzereydi. Yine de altı saatlik yolu bunun için gelmiş olamazdım. Gidip evlerde oturan birilerinin olup olmadığını uzaktan da olsa kontrol etmeye karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vesvese (Baskıya Hazırlanıyor)
Mystery / Thriller( Bu kitabının içeriğini tanıtan 1 dakikalık YouTube Videsuna bölümlerin en altından ulaşabilirsiniz.) * Lütfen, yazılanlar gerçek mi diye sormayın. İnsanı gerçeğe götürecek tek şey AKLI dır. Aklı örten ilk şey ise VESVESE dir.