46. Bölüm (Günlüğü elden çıkardım)

69 2 3
                                    

Değerli okuyucular günlüğü burada yazmaya başlayalı tam iki yıl oldu. Bir çok konunun havada kaldığını, bu sürecin neden bu kadar uzun sürdüğünü şimdi kısaca özetleyeceğim.

Bölümlerin içeriğindeki bazı kısımlara yazamamıştım. Bunun nedeni günlüğü elimden çıkarmamış olmamdı. Niyahet günlüğü elimden çıkardım. Bu süreçte yaşadıklarımı okuduğunuzda hem şaşıracağınızı hem de aklınıza takılan bazı soruların cevabını bulacağınızı düşünüyorum.

Günlük hakkındaki asıl esrarengiz ve gizemli kısımları artık paylaşabilirim. O kadar heyecanlıyım ki nereden başlayacağımı bilemiyorum. Yazdıklarımı okurken kendinizi yaşanan bu gerçek sürecin içinde bulmaya hazır olun.

Bu sıradan bir günlük değildi. İçeriğinde sadece latin alfabesiyle yazılan kısımları paylaşmam için müsade vardı. Günlüğün sonunda yer alan yedi adet cetvel vardı. Bu cetveller günlüğü defalarca tekrar tekrar okumamı gerektirdi. Çünkü her bir cetvel günlüğün içeriğinde anlatılmak istenen şifreli mesajlara ulaşmak için bir araçtı. Halen daha cetvellerin hepsinin nasıl kullanıldığını çözmeye çalışıyorum. Artık bir engel kalmadığı için bu cetvelleri de paylaşacağım. Ancak öncesinde iki yıldır bu anı beklememe neden olan günlüğün elimden çıkarılması kısmını kısaca özetleyeyim. Orijinal baskıda detaylı yazmadan önce sizleri kısada olsa bilgilendirmek boynumun borcudur.

Günlüğün sonundaki cetvellerden biri, Yahya'nın bana hitap ettiği sayfaların içeriğiyle ilgiliydi. O cetvelden bulduğum bir kaç kelime beni yönlendirmişti. Yahya günlükte bana hitaben;

" Şimdi senden istediğim, evvela doğru zamandan emin olmadan  notları kimseyle palaşmamandır. Havanın en sıcak olduğu geceleri takip et. Bu gecelerden birinde büyük bir hadise gerçekleştiğine şahit olduğunda günlüğü tarif edeceğim yöntemle ortadan kaldır. Nasıl bir hadisenin cereyan edeceğini bilmiyorum. Gaybı yalnız Allah c.c. bilir. Sadece büyük bir kargaşa ve hareketlilik olacağına dair emareler var.

Bu kargaşa olduğunda o gün ölen günahsız bir beden için açılan mezardan çıkan toğrakla, temiz bir çuvalı yarısına kadar doldur. Günlüğü bu çuvalın içindeki toprağın ortasına koy. Elinden çıkarmak için uygun bir yeri kaz. Kazdığın yerden çıkan toprağı etrafa yaymadan üzerinde topla. Uzaktan bir mezarlık gibi görünsün. Ayın hilal olduğu günlerde, gece veya gündüz fark etmez, çıplak gözle görebileceğin kadar uzaktan takibet. Bir müddet sonra gözden kaybettiğinde günlük yerine ulaşmış olacak. O zaman aktardığın tüm notları paylaşabilirsin." Demişti.

İşte burada bahsettiği gece 15 Temmuz hadisesinin yaşandığı geceydi. Ve ben o gece apar topar sokağa cıktığımda sekiz aylık hamile eşim evde televizyondan ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Sabaha karşı eşim razhatsılanınca eve geldim ve hastaneye gittik. Gebeliği sonlanmıştı. Hemen ameliyata alıdnı. Kaderde bir çocuğumu daha cansız olarak elime almak varmış.

Bu ana kadar günlük için gerekli toprağı, şehitlerden birinin defnedileceği kabirden mi almalıyım? Acaba tarif ettiği günahsız beden bir şehit miydi? diye düşünmüştüm. Fakat o an hüzünlü ve karmaşık duygular içinde olmama rağmen elimde tertemiz, günahsız bir bedeni tuttuğumun farkındaydım. Üstelik canlı doğum olmadığı için kendi başıma toprağa verecektim. Eşimi hastaneden çıkardığıktan sonra bebeği yıkayıp bir beze sardım ve gereğini yaptım. Kazdığım yerden çıkan toprakla temiz bir torbayı yarıya kadar doldurmuştum. Tarif edildiği gibi uygun bir yere çuvalı gömdüm. Tarif edildiği gibi ayın en parlak olduğu günlerde uzaktan kontrol ettim. Bir yıldan fazla bir zaman sonra artık yerini kaybettim. Günlerce gidip aramama rağmen ne mezara benzer bir tümsek ne de kazılmış bir yer tespit edemedim. Artık kesin olarak gözden kaybolduğuna eminim.

Artık günlükteki notlardan oluşan kitabın son halini toparlamam lazım. Bazı bölümlerin havada kaldığı malum. Baskıya hazırlık yaparken buradan yazamaya fırsat bulamazsam hakkınızı helal edin.

Vesvese (Baskıya Hazırlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin