İzahatlara ilerleyen bölümlerde yine yer vermeye çalışacağım. Şimdi kaldığımız yerden Yahya'nın Antalya'daki evden çıktığında geri dönüşte başına gelen iki ilginç olayla devam edeceğiz. Yine kendi ağzından neler yaşandığına hep birlikte bakalım.
***
Hamd olsun ki yedi gündür esir kaldığım bu mekanın dışındaydım. Kol saatim durmuştu. Dışarıda güzel bir hava ve sessiz bir ortam vardı. Sanki yıllar süren uzun bir esaretten özgürlüğe kavuşmuş gibiydim. Bir an önce buradan uzaklaşmak için hızlı adımlarda evden uzaklaştım. Evden yüz metre kadar uzaklaştığımda gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Etrafta onlarca ölü ve yaralı hayvan vardı. Adeta günlerdir aralarında amansız bir savaş olmuştu. Gördüğüm manzaranın gerçekliği, yolun ortasındaki leşten ve etraftaki boğuşma izlerinden belliydi. Ortada kesinlikle bir yanıltma yoktu. Beni üzen ise bu hayvanları karşı karşıya getiren şeyin benim burada olmamdı. Çünkü köprüye kadar olan yol boyunca hayvanlar sağlı sollu siper almış ve açık bir şekilde diğer hayvanların yola yaklaşmasını engellemek için konuşlanmışlardı. Köprüye yaklaştıkça sessizlik yerini giderek artan boğuşma seslerine bırakıyordu. Beni korumaya çalışan hayvanlar giderek etrafımda toplanmıştı. Engellemek isteyen hayvanlar ise köprünün önünde toplanıyorlardı. Kendimi bu mücadelenin ortasında oldukça aciz hissediyordum. Kendi kendime deli gibi bağırıp, hayvanların birbirine saldırmasını önlemeye çalışıyordum. Fakat bunun hiç bir faydası yoktu. Giderek karşılıklı guruplaşmışlardı. Beni koruyan hayvanları neyin yönlendirdiğini bilmiyordum. Ama karşı taraftakilerin iblis ve cinler tarafından yönlendirildiği kesindi. Durumun daha şiddetli bir hal almaması ve hayvanların zarar görmemesi için geriye yönelmek yapabileceğim en mantıklı şeydi. Ben geri çekildikçe boğuşmalar kesildi. İçinde bulunduğum bu durumda gerçekten delirmemek elde değildi. Bir tarafta hayvanlar diğer tarafta iblis ve cinler. Ya gerçekten aklımı oynatmış olmalıydım. Ya da çantamdaki notlar tahminimin ötesindeydi. Yolun ortasına diz üstü çöküp Rabbim'e yöneldim.
"Allah'ım, içinde bulunduğum halden sana sığınırım. Ya Rabbi, hiçbir zaman rahmetine layık bir kul olamadım. Şüphesizi ki yürüdüğüm bu yolda senin yardımın olmadan bir adım dahi ilerlemekten acizim. Senin yarattığın bu canlıların birbirine daha fazla zarar vermemesi için bana yol göster. Şüphesiz Sen en doğrusunu bilensin."
Çaresiz yalvarırken etraftaki kuşların az ilerideki bir çalının üstünde ve etrafında toplandığını gördüm. Karşı taraftan gelen gelincik gibi birkaç hayvan onları çalıdan uzaklaştırdı. Kuşlar yolun diğer tarafındaki başka bir çalıya yöneldiler. Kuşların her seferinde kuru çalıları tercih etmeleri manidardı. Hava kararmak üzereydi. Kuşların kuru çalılarda dolaşması dikkatimi çektiğinden, nereden başlamam gerektiği hakkında aklıma bir fikir gelmişti. Biraz daha havanın kararmasını bekledim. Havanın kararmasıyla harekete geçtim. Elbiselerimin üst kısmını çıkardım ve parçalara ayırdım. Topladığım sopaların ucuna sararak bir kaç tane meş'ale yaptım. Etraftaki çalıları tutuşturdum. Karanlığın ortasında yükselen alevler hayvanların dağılmasını sağlamıştı. Bu sayede kendi kendimi koruyarak ve hayvanların boğuşmasını önleyerek köprüye ulaştım. Artık köprüden hayvanlara el sallayarak yardımınız için teşekkürler, dememin delice olması umurumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vesvese (Baskıya Hazırlanıyor)
Mystery / Thriller( Bu kitabının içeriğini tanıtan 1 dakikalık YouTube Videsuna bölümlerin en altından ulaşabilirsiniz.) * Lütfen, yazılanlar gerçek mi diye sormayın. İnsanı gerçeğe götürecek tek şey AKLI dır. Aklı örten ilk şey ise VESVESE dir.