Bölüm 9 (iblis)

324 30 15
                                    

(Değerli okuyucular 33 gün aradan sonra, henüz paylaşmamda sakınca olmadığını düşündüğüm bir kısmı daha inşallah yayınlıyorum. Aslında devamında yaşananların tamamını yazmamı engelleyen iblisin kafa karıştırıcı sözlerinin yer almasıdır. )

Elim kapıya değdiğinde etraftaki sesler kesilmişti. Bir müddet susup etrafı dinledim. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda sanki zaman durmuş gibiydi. Başımı çevirmeden göz ucuyla atların heykel gibi hareketsiz durdukları belliydi. Kapıya diğer elimi yumruk yapıp kapıya 3 kez vurdum. İçeriden ses gelmeyince 3-4 dakika kadar bekleyip tekrar kapıya vurarak "kimse yok mu?" diye seslendim. Cevap gelmeyince kapıdaki yuvarlak tokmağı çevirdim. Kapının açık olduğunu anlayınca yavaşça araladım. Siyah bir zeminden başka bir şey görünmüyordu. Kapıyı tamamen açtığımda tahminlerimi çok aşan bir manzarayla karşı karşıyaydım. Evin tam ortasında yaklaşık bir metre çapındaki kalın ahşap direğe yaslanmış on-onbir yaşlarındaki çocuk dışında hiçbir şey yoktu. Çocuk sanki yorgunluktan bitkin bir halde, ellerini yanlara salmış, başı yana yatık, gözlerini bir noktaya sabitlemiş vaziyetteydi. Yaklaşık 3-4 dakika beklediğim halde en ufak bir kıpırdama yoktu. Ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Varlığımdan haberdar olduğuna şüphem yoktu. İçinde bulunduğumda durumda korkuya yer yoktu. Ne yaparsam yapayım tereddüt etmeden yapmam gerektiğini düşündüm. Sanki her şey normalmiş gibi zemindeki karanlığa aldırmadan içeri adımımı attım. İkinci adımımı içeri atmamla neye uğradığımı şaşırdım. Evin duvarlarının bitiği yerden başlayarak karanlığa karışan toprak duvar, evin altının adeta dipsiz bir kuyu olduğunun göstergesiydi. Kendimi bir anda boşlukta hissetmeme rağmen ayaklarımın bir zemine dokunduğundan emindim. Ayaklarımın bastığı zemini hissettikçe kasılan vücudum gevşemeye başlamıştı. Bir kaç saniyede olan biten afallamamın korkuya dönüşmemesi için çocuğa bakarak seslendim;

"Baya etkileyici, doğrusu bu kadarı aklımın ucundan bile geçmezdi."

Çocuk yavaşça yüzünü dönüp, muzip bir tebessümle cevap verdi;

"Ne yani, korkmadın mı?."

Onun tavrına nazaran daha temkinli ve tüm cesaretimle, karşılıklı konuşmamız devam etti.

"Hepsi buysa korkacak ne var ki?"

"Seni korkutmak istediğimi de nereden çıkardın? Olsaydı öyle bir niyetim, şimdi karşımda olmazdın. Karşımda olmanı istemesem, seni çağırmazdım. Çağırmaktaki maksadım seni benimle değil, kendinle yüzleştirmek. Nasıl bir hastalığa yakalandığını öğrenmedir."

"Boşuna felsefe yapma, benim bildiğimi sende biliyorsun. Seni çaresiz kılan da tutunacak zeminin olmayışı. İçinde bulunduğun durumu her şekilde benim kendimde hissetmen için çaba gösterdiğin ortada. Belli ki artık korkunun esiri ben değil sen oluyorsun."

"Ey Timyasoğlu Yahya, bilesin ki bende senden bu sözleri hiç ummazdım. Lakin zekanla beni alt edeceğini düşünmene acırım. Benim seninle ilgili bildiklerim bu odadaki kaynaksız ışık gibiyken, senin benim hakkımda bildiklerin altımızdaki karanlık dipsiz bir kuyudur. Hal böyleyken hala üstünlük mü taslarsın?"

"Haşa, üstünlük taşlamaktan ve taşlanarak kovulmuş şeytanın şerrinden Alla'a c.c. sığınırım."

"Kes, benimle gerçekten yüzleşmeye cesaretin var ise, üstündeki tılsımı çıkarda eşit şartlarda çık karşıma."

"Bu hiddetli sözlerin iblis olduğuna delildir. İblis olduğuna göre hakkımda bildiklerinin hükmü boştur. Çünkü eğer bildiklerinle doğru amel etseydin asi ve zelil olmazdın. Tılsıma gelince, bizim ilim deryası alimlerimizin yanında ilmimiz belki bir avuç kum tanesi kadar olmayabilir. Ancak onlardan üzerimize sıçrayan birkaç damlaya sımsıkı yapışmaktır gayemiz. Tedbirsiz tevekkül, toprağa tohum atmadan nimet ummak gibidir. Allah'ın c.c. himayesine yüz çevirerek kaybedenlerden olmamı istersin."

"Timyasoğlu Yayha, ... and olsun ki, seni hafife almam mümkün değildir. Bilesin ki, aramızda bir anlaşma olmadan buradan sana çıkış yoktur. Bu kütüğün kovuğundaki yerin bitirdiklerinden, hayatta kalacak kadar yemez isen mes'uliyet benim değildir.

(Değerli okuyucular, bir yandan günlüktekileri aktarmaya çalışırken diğer yandan olayın cereyan ettiği mekanın görüntüsünü, günlükte geçen bilgiler doğrultusunda görsel veriye dönüştürmeye çalışıyorum.  Günlük yaşamın bir parçası olan iş hayatımdaki yoğunluktan dolayı ancak izin günlerimde detaylı çalışmaya zaman ayırabiliyorum. İlginize ve sabırlı anlayışınıza teşekkür eder, dualarınızla destek olmanızı dilerim.)

Vesvese (Baskıya Hazırlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin