Bölüm 17 (Dönüş 2)

153 22 1
                                    

Açlıktan ve susuzluktan bitkin düşmüştüm. Akşam olduğunda etraftan ezan sesi gelmediğine göre yakınlarda herhangi bir yerleşim yoktu. Bu ıssız alandan seyrek geçen araçlara otostop yapmaktan başka seçeneğim yoktu. Fakat yarı çıplak sırtımda çanta ile pejmurde halimle etrafı ateşe vermiş bir kaçık gibi görünüyordum. Gelen ilk araca el kaldırdım. Düşündüğümün aksine araç sağa yanaşarak hemen araca binmem için işaret etti.

"Bin bin, etrafta bir sürü kurt var. Buralarda ne işin var evlat."

Hazırlıksız yakalandım, ne diyeceğimi bilemediğimden dudaklarımı bükerek, omuzumu silktim.

"Benim gördüklerimi sende gördün mü?.. Yoksa etrafı sen mi yaktın?.."

Yine tek kelime edemeden evet manasında başımı salladım. Koltuğun arka tarafından suyu uzattı.

"Su iç, bi kendine gel. iyimisin ağrın sızın var mı?"

"Yok abi sağol iyim. Biraz yorgunum. Yol kenarındaki bir kaç çalıyı tutuşturdum, etrafta yayılacak bir şey yok. Birazdan söner."

"Sen baya bitkin görünüyorsun aç mısın?"

"Önemli değil çantamda biriki meyvede vardı. Yemeye fırsatım olmadı."

"Şurada biraz abur cubur var, alda dinlenme tesisine gidinceye kadar idare etsin."

Çantamdaki meyveyi ağzımdan kaçırmam iyi olmamıştı.

"Ya kusura bakma, ben böyle uzun yolda ufak ufak içerim. Yoksa uzun yol çekilmiyor kardeş. İçersen buyur, arkada var."

"Sağol abi ben hiç kullanmadım. Adım Yahya sizin adınız?"

"Hakan"

"Memnun oldum Hakan abi. Yolculuk nereye"

"İnegöl'e uğrayıp oradan da İstanbul'a geçeceğim. Sen nereye?"

"Bursa."

"İyi İnegöl'den sonra merkeze fazla kalmıyor. Neyse, burada ne işin vardı. Sen el kaldırmadan evvel tepeye doğru giden kurtlar ve birkaç  hayvan gördüm. Karanlıktan tam seçemedim neydi onlar sen gördün mü?

"Evet ateşi onlardan korunmak için yaktım. Az ileride ağaçların arasında bir kaç ev var, onlardan birini ziyarete gelmiştim. Kurtları görünce çalıları ateşe verdim."

"Evden kimse seni yolcu etmedi mi?  Neyse tuhaf."

"Hakan abi aslında tuhaf olan çok şey var da, bazen olan biteni anlamakta, anlatmakta kolay değildir."

"Yahya'cım tamam kafam hafif çakır olabilir ama sen yinede anlat, yolumuz uzun. Merak ettim şimdi."

"Hakan abi, yol kenarında beni gördüğünde ilk aklına gelen neydi?"

"Delimidir nedir, boş ver geç git. Yarı çıplak sırtında çanta, tehlikeli olabilir. Aslında şimdi dikkatimi çekti de, ben daha seni görmeden evvel içimde bir ürperti hissettim. Dört gözle yola bakmaya başlamıştım ki önce kurtlar sonra sen çıktın."

Hakan abinin söyledikleri, iblisin "senden önce on kişiyi göndereceğim" sözünü doğruluyordu. Bu durumda evde yaşananlardan bahsetmem kesinlikle Hakan abinin gerçekten bir deli olduğuma inanmasına yol açacaktı. Bu yüzden konuyu dağıtıp yola devam ettik. Mola yerine vardığımızda Hakan abi araçtan indiğinde alkolün etkisi daha çok belli olmuştu. Bu durumda araç kullanmasının tehlikeli olduğunu ona söylemem sinir bozucu olurdu. Fakat endişemi gizleyip bir bahaneyle yola devam etmesini engellemem gerekiyordu.

"Hakan abi senin makinede canavar gibi maşallah. Küçüklüğümden beri bu makinelerin hayranıyım. Abi araç değil sanki ev mübarek."

"Hiç sürdün mü?"

"Daha önce bir kez sürmüştüm. O anı, o heyecanı hiç unutamıyorum. En büyük hayallerimden biri tekrar o anı yaşamak ama bir türlü nasip olmadı."

Hakan abi kalkarken anahtarı verdi.

"Geç bakalım damarımdan yakaladın beni. Hevesin kırılmasın."

Hakan abi biraz acemice kalkış yapmamı heyecanıma vermişti. İlerledikçe Hakan abi arkasına yaslandı. Alkolünde etkisiyle biraz kestireceğini, mola yerinde uyandırmamı istedi. Araç yüklü olduğundan yavaş yavaş gidiyorduk. Mola yerine yaklaştığımızda hakan abiyi uyandırdım. Hakan abi uyanır uyanmaz karşıdan gelen aracı kastederek;

"Lan bu manyak ne biçim geliyor!.." 

Demeye kalmadan araç karşı şeritten çıkıp üstümüze doğru yönelmişti. Bir yandan hızla kornaya basıp sellektör yapıyor, diğer yanda aracın hızını keserek durmaya çalışıyordum. Artık karşı aracın durmasını beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. Aracın bizi son anda fark etmesi, kazayı önlemeye yetmemişti. Diğer aracın şoförü kendi hatası olduğunu bir anda uyku bastırdığını, fark edemediğini filan söyledi. Kazanın şokunu atlatmış araçları kontrol ettiğimiz sırada üçümüzü de şaşırtan bir manzarayla karşılaştık. Araçların arasında bir karışlık mesafe vardı. Bizim araçta çizik dahi yoktu. Fakat karşı yönden gelen aracın camı tuzla buz olmuş. Farlardan biri çatlamış ve önde yarım metre aralık iki göçük belirmişti. Moladan sonra direksiyona Hakan abi geçmişti. Kazanın nasıl olduğunu düşünürken birbirimizle konuşmuyorduk. Hakan abi yavaşlayıp kenara çekti;

"Ne oldu abi araçta bir sorun mu var."

"Yok yok...

"Niye durduk abi."

"Sen direksiyona geçtiğinde bir dua okudun. Neydi o nasıldı, bir daha okur musun?"

"Bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbi le gafururrahim. Yürümemiz ve durmamız mağfiretli, Rahman olan Allah'ın adıyladır, anlamına gelir."

"Yahya kardeş, ben şahitlik ederim ki bu kazadan hasar görmeyişimizin sebebi malumdur. Bu duayı ezberlemeden yola çıkmayacağım."

Vesvese (Baskıya Hazırlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin