☔️☔️☔️
"Bacağını sallamayı bırakır mısın? Zihnimi meşgul ediyorsun." Sehun bıkkınca Kyungsoo'ya döndü. "Bu işi evde de halledebilirdik biliyorsun değil mi?"
"Kendime sorduğum soruları sende bana sorma Sehun. Çöp yığınından başka bir şey etmiyor."
Ellerinin arasına aldığı başını sıkıştıran Kyungsoo'yu izledi. Çok sıkıntılı görünüyordu, gerçekten öyleydi. "Kötü görünüyorsun." Diye mırıldandı eliyle ağzını kapatıp esnerken. Kolundaki saatine göz ucuyla baktı. "08:12."
Başını ellerinin arasından çıkarıp geriye yaslandı Soo. Deri kokusunu onu rahatsız ederken hafifçe burnunu kaşıdı. "Bütün gece uyuyamadım. Annemin değerli içki koleksiyonundan bir şeyler içmiş de olabilirim." Dedi uykusuzluktan sulanan gözleriyle tavanı izlerken. 'O' adama karşı karşı hissettiği hislerin nedenini bilmediği gibi neden uyuyamadığına da bir anlam veremiyordu. Bütün gece sabahı beklemiş, saatin 7'yi bulmasıyla Sehun'u aramıştı. Sonuç olarak ikili soluğu hastanede almıştı.
İkili arasında gittikçe büyüyen sessizliği Sehun bozdu. "Bunun bir yararı olmayacağını biliyorsun." Dedi tersçe.
"Denemeden bilemem. Bu adamlar boşuna deli doktoru olmuyorlar. Elbette bir çözüm bulacak." Genç adam sertçe diğerine döndü. "Bulmak zorunda."
Sehun pes eder gibi ellerini havaya kaldırdı ve hayretle güldü. "Senin o adsız hissine, deli doktoru dediğin adam mı çözüm bulacak?" Sehun burnundan garip bir ses çıkararak güldü. "Paket yap, sıkılınca evde de güleyim."
"Yardımın için sağol." Dedi duygusuzca diğeri. "Tam olarak buna ihtiyacım vardı."
Sehun elini umursamazca havada savuşturdu. "Ne zaman istersen..." Soo'nun bundan şüphesi yoktu. Sıkılmış bir yüz ifadesi ile sertçe tırnaklarıyla oynadı sarışın olan. Cidden durumun ne olduğunu o da anlamaya çalışmış hatta internetten araştırmıştı. Tabi, deli doktoruna bel bağlayan arkadaşı onu zerre umursamamıştı.
İkili tek kelime etmeden başka yerlere bakındı. Sehun elindeki telefonuyla hala kendince eskimemiş olan Candy Crush Saga'da 450. bölümü geçmeye çabalıyordu. İnkar etmeye gerek yoktu, Sehun'un şekerli her şeye ilgisi vardı. Bir şeker fantezisine hayır demezdi? (Y.N: Yanacaz...)
Kyungsoo mu? Sanırım onu bu bölüm ölü saysak da olurdu. Gözleri açık olmasına rağmen aynı noktaya bakıyor, göğsünün inip kalkması dışında herhangi bir yaşam belirtisi göstermiyordu.
Sehun elindeki telefonu bacağına koyarak iki eliyle saçlarını geriye yatırdı ve sesli bir şekilde esnedi. Acayip uykusu vardı ve yatağını özlemişti. "Yürü gidelim," dedi pes edercesine. "Adam sanki beyin ameliyatı yapıyor, bir saattir burada dikiliyoruz." Yavaşça uyuşmuş bacaklarını ovaladı.
Uzun süredir konuşmadığından dolayı pürüzlü sesini gidermek için hafifçe öksürdü diğeri. "Şu lanet psikolog, gelip sorunumu çözene kadar bir yere gidemem Sehun." Soo başını kaldırmadan koltukta ona doğru döndü ve keskin gözleriyle arkadaşına baktı. "Eğer gitmek istiyorsan, kapı orada."
Tehditkar Kyungsoo. Alarmlar Sehun için çalıyor. Sehun alev aldı. Su getirin.
Soo, Sehun'un gitmeyeceğinden emindi. Hemen sıkılan bir yapısı olmasına karşı o sevdikleri için her şeye katlanabilirdi. Kısa olan bunu bildiğinden bu teklifi sunmuştu oysa ki Sehun giderse burada durmak için en ufak bir cesareti olmazdı.
Sehun topuklarının üzerinde döndü ve yavaşça kalktığı koltuğa geri oturdu. "Beni kullanıyorsun." Diye mırıldandı gözlerini ovarken. Gerçekten uykusunu alamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On A Rainy Day // kaisoo
FanfictionKim Jongin kaderin bana bahşettiği adamdı. Bir rüya gibi beni kendi içine çekmiş, ardından rüzgar gibi kaybolmuştu. "Bu yüzden seni bırakmayacağım." Elimin üstündeki sıcacık avucunu karnıma koydu ve huzurla mırıldandı. "Asla." Ve Kim Jongin o gün ba...