6.

2.2K 209 34
                                    

Bölüm Şarkısı: Ellie Goulding- Hearts Without Chains

☔️☔️☔️

"Tanrım! Uyanıyor Yixing, uyanıyor!"

Kulağı uğulduyordu. Ne olduğunu bilmiyordu ama ağzına bağlanmış birşey olduğunu hissediyor yine de elini kaldıracak gücü kendinde bulamıyordu. Parmaklarını hareket ettirmek bir yana, gözlerini bile açamıyordu. Sesleri duyuyordu ama anlamlandıracak gücü yoktu. Başı zonkluyordu.

İki eline dolanan elleri hissetti. Kendine neler olmuştu? Şuan neredeydi? Bunların cevaplarını aramak istemesine rağmen başının ağrısından dolayı düşünecek hali dahi yoktu. Kafasına gülle vurulmuş gibi hissediyordu. Vücudu ise tam bir felaket. Kendini hareket ettirecek en ufak bir gücü yoktu, vücudu üzerinde olan iradesini kaybetmiş gibiydi. İradesinin ipi kayıptı.

İnsanlar neden sevinçle konuşuyor, neden onu destek vermek istercesine tutuyor hiçbir fikri yoktu. En son Jongin denen kişinin kapısında boğulacak gibi olduğunu hatırlıyordu. O an öleceğini hatta beyaz ışığı gördüğünü dahi hatırlıyordu. Ciğerlerinin sıkışması, boğazının yanması... Hiçbir fikri yoktu. Tek bildiği ve en çok canını acıtan şey, kapının açılmamış olmasıydı. Buna neden üzüldüğü hakkında fikri yoktu, çünkü evin o adama ait olduğunu bile bilmiyordu sadece koşmuş ve o kapıya dayanmıştı. Belki de orada yaşamıyordu? İsminin Jongin olup olmadığı bile belirsizdi.

Tanrım, şuan düşünmesi gereken kendisiyken, neden hala o kapının açılıp açılmamasını önemsiyordu ki! İyi değildi, gerçekten iyi değildi.

"Bizi duyuyor mudur?" Uzun zamandır bir ses duymamış gibi kulakları hafiften çınladı. Ne kadar süredir buradaydı da böyle bir hisse kapılıyordu? Diğerlerinin sevinçli sesleri kulaklarından geçip beyninin içinde yankılanmasına neden oldu, sessizlik istiyordu. Sadece sessizlik, daha fazla baş ağrısına katlanacak gibi hissetmiyordu. Acıyla alnını kırıştırdı ve diğerlerinin anlamasını umdu. Bütün enerjisini harcamış dahi olsa, gayret ederek parmaklarını oynatmaya çalıştı. Belli belirsiz bir hareketti ama Sehun, avucunun içinde kıpırdayan parmakları hissetmişti.

"Parmağımı sıkıyor," dedi sevinçle. O kadar korkunun ve acı dolu beklemenin geçtiği günlerden sonra bu ona o kadar iyi gelmişti ki daha önce hiçbir zaman bu kadar sevindiğini hatırlamıyordu. Tanrım! Kollarının arasında ölü gibi yığılıp kalmıştı. Sehun o an kendi kalbinin durduğunu hissetmiş ve hiçbir zaman yapmadığı bir şeyi yapmıştı.

Kolları arasında zorla nefes alıp veren arkadaşının bembeyaz yüzünü gördüğünde delicesine sarılıp ağlamıştı. Eğer Yixing olmasaydı, ona destek vermeseydi, transtan çıkarmasaydı çok geç kalabilirlerdi. O an için kendini hiç olmadığı kadar suçlu hissetmişti ki hala hissediyordu. Yanında bir başkası olmasaydı, acıdan bile olsa Kyungsoo kollarında can verecekti. Sehun acıyla yüzünü buruşturdu ve avucunda duran eli bırakıp vücudunu ters çevirdi.

Kızarık olan gözlerine rağmen parmaklarını burnuna getirdi ve ağlamamak için kendini zorladı. Yixing başını Kyungsoo'dan çevirdi ve yıkılmış olan genç adama baktı. Onun için üzülüyordu.

Yixing yavaşça çökmüş adama seslendi. "Sehun, yapma." Dedi yavaşça. Sehun'un şu son günlerde en az Kyungsoo kadar çöktüğünü biliyordu. Karışık saçları, sıkıntıdan kemirip kanattığı tırnakları, umursamadan giydiği kıyafetler, 7/24 dolu gözler, akan burun... Sehun iyi değildi. Kyungsoo'nun acısını o da çekiyordu. Kardeşini kurtaramamanın, onun acısını paylaşamamanın acısını çekiyordu. İki arkadaşları da gittikçe çöküyordu. Jongdae ve Yixing her ne kadar ortamı yumuşatmaya çalışsalar da hepsi eski düzenleri gelmeden hiçbir şeyi düzeltemeyeceklerini biliyordu. Kyungsoo'nun elini sıkarak bir şey anlamamasını sağlamaya çalıştı ama ne kadar başarılı olduğunu bilmiyordu. Eğer ki 'tedirginlik' somut bir şey olsaydı, bu odada kesinlikle elle tutulabilirdi.

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin