☔️☔️☔
"Şaka maka üç buçuk attığım doğrudur."
Yataktan nasıl kalkıp buraya geldiğim hakkında bir fikrim yoktu. Aşırı derecede uykum vardı. Bozulan uyku düzenim beni uzun süre yalnız bırakmayacak gibiydi. Başımı nasıl yastıktan kaldırdığım ya da nasıl giyinip Jongin'in evinden çıktığım hakkında bir fikrim yoktu.
Üstelik bir yanım da rahatsız gibiydi. Çıkmadan önce mışıl mışıl uyuyan yüzüne bakmıştım. Gayet rahat duruyordu. Ateşi olup olmadığına da bakmış, hatta ilaçlarını komodinin yanına bırakmıştım kısa bir notun yanında. Yine kendimi garip hissetmekten alıkoyamıyordum. Sabaha karşı uyumuş olmamıza bakarsak çok fazla uyumamıştı. Gece her ne kadar onu işe gitmemesi için ikna etmeye çalışsam da inatçı bir keçi olduğundan elbette beni yenmişti.
Tabi hastaneye gitmemesi için giriştiğim ikna çabalarının nedenini tam olarak kendim bile kestirebilmiş değildim. Daha yeni,hastalıktan adım adım kurtulmasından mı yoksa hastanede uğrayacağı ilgi bombardımanı yüzünden olup olmadığını bilmiyordum.
"Atmalısın da," dedim. Uykuluydum bir o kadar da dalgın. Çünkü bütün düşüncelerim temiz bir uyku çekebileceğim yatak hayali kuruyordu.
"Bir olmalıyız," dedi Jongdae efkarla. Öyle bir yüz hali vardı ki, ciddi anlamda cinayet falan işleyip, hapse girmeden önce karısını çoluğunu çocuğunu birine emanet ediyormuş gibiydi. Pekala, bu haline deli gibi gülmek istediğim doğruydu ama ne yeri ne de zamanı değildi. Hem üşeniyordum, hem de uykusuzdum. "Bunu beraber yaptık, sorumluluğu ikimiz üstleneceğiz." Bakışlarını benden çekip Sehun'a baktı umutla.
"Sarhoştum, hatırlamıyorum desem inanır mı?" Sehun ve Sehun'un mantık üstü fikirleri. O kadar üstün ki kendinden başka kimse anlayamıyor, o derece.
"Kesin şunu." dedim bıkkınlıkla. "Yaptınız artık, sadece nasıl az hasarla kurtulurum diye düşünün."
"Önümüzdeki maçlara bakın diyorsun yani?"
"Hayır, sadece sonuçlarına katlanmanızı söylüyorum."
"Demesi basit tabii, ikimizi de öldürecek. Hatta o parçaların hepsini teker teker yedirecek." Dramatik bir havayla Sehun'un elini tuttu Jongdae. "Kefen yerine gelinlik istiyorum aşkım. Vasiyetim bu."
"Gerizekalı, bende seninle beraber öleceğim." dedi Sehun büyük bir umursamazlıkla. Yüzündeki ifadeye bakarsak umursamazlıktan çok Jongdae'nin dramatik havasından bunalmış gibiydi. Ya da Jongdae'nin de dediği gibi deli gibi üç buçuk atıyordu.
"Saçmalamayı bırakın ve biraz mantıklı düşünün." İkisi de bön bön suratıma baktı.
Mantık ve bu Edi ile Büdü mü?
Pekala, konuya çok yanlış yerden giriş yaptığımı itiraf ediyorum.
"Ne yapalım yani?"
"Kendi suçunuz," dedim omuz silkerek. "Evde bile yoktum ve geçen gün ciddi bir biçimde sizi uyardığımı hatırlıyorum."
Sehun bacaklarının üstüne yerleştirdiği kollarının arasından abartılı bir biçimde göz devirdi. "Bu taktikten daha çok ölüm konuşmasına benzedi ama... Sen bilirsin tabi!" dedi.
"Kurtar bizi Soo, biz günahkarız sen mümin. Al bizi bu ateşten." Jongdae bilmiyordu ki, bu olayın içinden ben bile onları kurtaramazdım. Hiçbir kaçışı yoktu. Büyük bir kavga çıkacak ve herkes gülle yemiş gibi hasar alacaktı. Ve bende yapmadığım bir şeyin sorumluluğunu üstüme almaya çok meraklı değildim. Hele de Jongin ile bir şeyler yolunda giderken...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On A Rainy Day // kaisoo
FanfictionKim Jongin kaderin bana bahşettiği adamdı. Bir rüya gibi beni kendi içine çekmiş, ardından rüzgar gibi kaybolmuştu. "Bu yüzden seni bırakmayacağım." Elimin üstündeki sıcacık avucunu karnıma koydu ve huzurla mırıldandı. "Asla." Ve Kim Jongin o gün ba...