35. [M]

2.1K 109 46
                                    

☔️☔️☔️

Kyungsoo's Pov

Sakindim.

Olmamam gereken derecede durgun.

Gözlerim sanki aylardır ağladığım yeter, dermiş gibi tek bir damla yaşı dahi akıtmaya el vermiyordu. Yüreğim yanmaktan daha kötü olmuştu, artık ortada ne kül vardı ne alev. Yorgundum belki de. Yapabildiğim tek şey sadece karşıdaki beyaz duvara bakıp öylece durmaktı. Gerçi bu da beni yoruyordu, yıllardır bütün yorgunluğumu içime atmışım da bugün acısı çıkacakmış gibiydi.

Jongin...

Bütün benliğimi kendine katmış mükemmel adam... Kapıdaki dediklerinin hepsini idrar etmeme rağmen yine de kendimi hala bir rüyadaymış gibi hissediyordum. Sanki uykudayım ve bir daha hiç uyanmayacağım gibi.

Jongin benim için bir rüyaydı. Hayatımdan sıkılıp, gözlerimi yumduğum an karşımda beliren mucize silüetti. Ne zaman gözlerimi yumup kendimi uykuya teslim etsem karşımda belirecek gibiydi. O benim düşmanım değildi, o benim kalbimi canlandıran adamdı. Yanmış kalbimi mucizevi elleriyle tutmuş ardından hayata döndürmüştü. Nasıl olurda kendi için kâbus diyebilirdi?

Kendime doğru çekip, kırdığım bacaklarımı koltukta biraz hareket ettirdim. Annemin kesik nefes alışverişleri odada yankılanıyordu. Bakıyordum, duyuyordum, hissediyordum ama burada değildim işte. Annemin nefesleri, bacağımın ağrıması, beyaz duvarlar... hepsinin farkındaydım ama olmak istediğim yer burası değildi. Kalbimin tekrar atabileceği, donuk halimden sıyrılabileceğim bir yer istiyordum.

Ayaklarımı yere değdirdim. Annemin yanına gitmek zordu. Fotoğraftaki çocuğun Jongin olduğunu ve onu benden dahi çok seven kişinin annem olduğunu sindirmek zordu. Burnumun yandığını hissettim. İki saattir olanları idrar edemeyen ben, şimdi mi kendime gelmiştim? Elimi yavaşça burnuma bastırarak gelecek olan ağlamamı dindirmeye çalıştım. Bir zamanlar beni istemeyen annem, Jongin'i özlüyordu. Belki de beni bu kadar el üstünde yetiştirmesinin sebebi buydu. Yıllardır kayıplara karıştırdığı oğlu. Kim Jongin. Ona sahip çıkamadığından beni sahiplenip içindeki suçluluk duygusunu bastırmaya çalışmıştı belki de? Beni öperken onu öptüğünü, bana sarılırken ona sarıldığını veya ben gülerken onun güldüğünü hayal etmişti belki. Karşıdaki yüz Kyungsoo'ydu, annemin hayal ettiği ise Jongin.

Belki de kendi hayatımda ikinci rol olmak benim kaderimdi. Han Seul'un, Sehun'u severken benimle çıkması, annemin Jongin'i isterken bana sahip çıkması... Sehun her daim kendinin yardımcı rol olduğunu söylerdi. O zamanlar yüzündeki buruk gülümsemeye fazla anlam yükleyemiyordum ama şuan aynı gülümseme bende de varken ne yapabilirdim ki?

Kıskanıyor musun? diye fısıldadı iç sesim. Sevdiğin çocuğu annenle tanıştırmak istiyordun düne kadar, ne oldu şimdi? Onun annenin en sevdiği evladı olduğunu duymak gururunu mu incitti?

Acıydı, bu yüzden gözümden damlayıp, dudaklarıma doğru yol alan yaşı engelleyemedim. Acıydı çünkü doğruydu. Kıskanmıştım işte. Annemin karnındayken sahip olamadığım sevgiye, o sahip olmuştu.

Ama hala anlayamadığım bir şey vardı. Hala kendime yediremediğim, ona kızmama neden olacak bir şey.

Beni bırakmak zorunda değildi. Her şey tam oldu derken, beni tek başıma bırakmasını kaldıramıyordum. Peki neden hala arkasından gidemiyordum? İçten içe biliyordum çünkü. İkimizin de sahip olduğu sevgimizin yanında azımsanamaz bir nefret de vardı. Tamam, şimdi yoktu ama ya geçmiş? Nasıl altından kalkacaktık.

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin