13.

1.3K 138 19
                                    

☔️☔️☔️

Halüsinasyon.

Her şeyin hayal olduğunu düşünüyordum. Bundan başka aklıma gelen mantıklı bir açıklama yoktu. Nasıl olabilirdi ki? Tanımadığım bir adama, saniyesinde yüzünü görmemiş olsam dahi tutulmuştum. Bunun akla mantığa yatan hiçbir yönü yoktu. Kendime bir haftadan fazladır aynı soruyu sormama rağmen, karşılaştığım sadece daha büyük bir karmaşadan ibaretti.

Zihnime on gündür aynı şeyi kazıyordum.  'O gerçek değil Do Kyungsoo. O sadece senin zihninde, bir süreliğine kaçmak için kurduğun zayıf bir adam figürü. Fazlası değil.' Bunu başarıyor da sayılırdım. Yüzü her geçen gün gözümün önünden yavaş yavaş kazınıyordu. İnsanların günlük karşı karşıya geldikleri küçük ama umursanmayan, hayatın akışını sağlayan olaylar gibi. Otobüste giderken gördüğünüz mutlu bir çocuğun saniyelik gülümsemesi, hayatın zorlukları yüzünden açlık ile tokluk arasında gidip gelen muhtaç insanların, soğuk betonda eli açık yardım beklemesi gibi. Her insan bunları gördüğü an içinden bir üzüntü veya mutluluk geçer ama kimse hayatının başka bir anında bunu hatırlamaz. O an ki duygu sadece orada kalırdı.

İyi oluyor gibiydim. Her geçen gün daha iyiye gidiyordum. Kötüye gitmek için hiçbir sebebim yoktu aslında fakat nedensizce kendimi yıllar öncesinde bulduğum gibi çaresiz ve umutsuz hissediyordum. Boşlukta değildim. Her şeyi gayet iyi algılıyor, yemeğimi yiyebiliyor ya da normal bir şekilde oturup insanları dinleyebiliyordum. Boşluktan daha azı değildi, ne de daha fazlası. Zihnim; düşündüklerim yüzünden fazlasıyla doluyordu. Ne şirketi umursayacak ne de okulu düşünecek yer vardı kafamda.

Gece yattığımda bir anda uykudan uyanıyordum. Kafamda susmak ve bitmek bilmeyen sesler, olaylar kasede sarılmış gibi sürekli dönüyordu. Uykumun içinde dahi bunları dinliyor, yattığım uykunun dahi tadını alamıyordum. Geceleyin uyuyamadığımda kahve yapıyordum ama kimi zaman dışarıyı izlerken kahve elimde soğuyup kalıyordu.

Bu halimden rahatsızdım. Açıklanamayacak kadar anormal davranışlar da sergiliyordum üstelik. Tanımadığım bir adam yüzünden böyle şeyler görmem, gerçekten artık paranormalliğin üstüne geçmişti, normal değildim. Sadece birkaç kez görmüştüm ama nedense arkadaşlarım ya da olan olaylardan çok zihnimde onun varlığı hüküm sürüyordu. Kendimi inandırmaya gayret gösterdikçe, ben 'o sadece bir halüsinasyondan ibaret.' dedikçe kalbim bana her seferinde ihanet ederek bunu yalanlıyordu.

Asla aşık olacağımı düşünmemiştim. Üstelik bir erkeğe. Yixing'in, Kris ile ilişkisini duyduğum ilk gün ona karşı garip bakışlar atmıştım.

'Aman Tanrım! Bir erkek başka bir erkeğe nasıl aşık olabilir? Saçmalık olmalı!' deyip farkında olmadan onu defalarca kınamıştım. Bunu ona söylediğimde bana karşı çıkmamış, yüzündeki gamzeleri bana sunacak kadar içten bir gülümseme eşliğinde eliyle omzumu sıvazlamıştı. Nereden bilebilirdim ki? Daha geçen gün kendime ben düzüm, derken nasıl bir erkeğe delicesine tutulmuş olabilirdim? Üstelik tanımadığım bir erkeğe.

10 gün önce onu evden kovduğumda neden böyle saçma bir davranış halinde bulunduğumu sorgulamış ama cevabını bulamamıştım. Anlık gelen, kalbimin tepkisiyle her şey ağzımdan bir anda dökülüvermişti. Onu tanımıyordum. Belki sevgilisi vardı, belki de beni gerçekten dostu olarak görmüştü... Ama, o zaman kalbi ile ilgili derdi neydi? Benim, onun kalbi ile nasıl bir ilişkim olabilirdi?

Transtan çıkmış gibi, tıklatılan kapıma dönüp "Girin!" diye seslendim. Kim bilir ne kadar süredir ses vermemiştim.

Ha Bin, elini önünde birleştirerek hafifçe başını eğdi. "Küçük Bey, arkadaşınız geldi."

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin