Uyarı: Aşırı dozda 'şaşkınlık' içerir.Bir yıldız yağmurundan döküldün.-Moonlight.
☔️☔️☔️
Sehun bela okumazdı.
Asla.
Ama şöyle bir söz vardır.
Never say never!
Tanrı affetsin ama şuan Kyungsoo'ya baya baya düz gidiyordu. Onu fazlasıyla sinir etmişti. Bir kere olsun sözünü dinlemeyen kısa boylu, onu bir kez daha sinir etmeyi ciddi anlamda başarmıştı. Acaba gerçekten bunun için çok çaba sarf ediyor muydu? Ne demekti ya? Ona, Sehun'a iki şeker almak ne demekti? Koskoca kolalı şeker avcısı Sehun? Bir geceye 2 şeker, ne demek?
Sehun bıkkın bir nefes verip, gözlerine düşen saçlarını sıkılmış bir şekilde üfleyerek geriye gönderdi. Sabahın aksine hava baya rüzgarlıydı. En azından akıllılık yapıp montunu giymişti. Hani şu, üstünden bir türlü çıkarmadığını sandığınız ama aynısından beş tane olan deri ceket... Neyse, Sehun egolu insanları sevmezdi ama kendisi... O egolu değildi, o egonun ta kendisiydi.
"Ulan, çocuğa bak! Vay be!"
Normalde şuan soğuktan başka bir şey umursayacak hali olmamasına rağmen garip aksanlı kızlara kulak misafiri olup , havalı bir şekilde gözlerini onlara çevirdi. Sehun, normal zamanda gözünün ucuyla baktığında bile bir kızın kendi standartlarında olup olmadığını anlar, ona göre boydan boya süzerdi. Yanda onun hakkında konuşan, yeni yetme kızlar onun hiç mi hiç ilgisini çekmiyordu. Gerçekten, acınasıydı ona göre.
Kızlar göz ucuyla ona bakıp fısıldaşırken Sehun, değerli ellerini cebinden çıkarıp saçlarını düzeltti. En önemli ve dişi sineği bile baştan çıkaracak bu hareketi, ellerinin üşümesine neden olsa da, o kadar kötü günlerin üstüne, egosunu tatmin edecek bir fangirl çığlıklarına hayır demezdi. Soğuğa karşı cephe açmış olan kahverengi elbiseli kızla bakışları buluştu. Kızın bakışları öylesine müstehcendi ki, Sehun birkaç saliselik şok geçirdi. Kızın bir anda gerçekler beynine dolarken saçlarında dolaşan parmakları asılı kaldı. İlk saniye kız anın şokuyla öylece kalakaldı. Saniyeler içinde kızın hareketleri anında değişirken -inanılacak gibi olmamasına rağmen- iki saniyede bütün yüzünü, kıyafetlerini, saçını düzeltip güzel olduğunu düşündüğü bir gülümseme bahşetti, sarı saçlı çocuğa.
Güzel bir gülümseme mi?
Ah! Tanrım, neresi güzeldi acaba? Sehun böyle itici gülüşlerden asla etkilenmezdi. Kafasında şöylece bir tarttı.
Etkilenir miydi, yoksa?
Hafif açılmış dudaklarını birbirine bastırıp, kendine her şeyi yeniden hatırlattı. Sehun, böyle basit kızları sevmezdi.
Kahverengi kız bir parmağını saçına doladığında, Sehun'un içinden kusma isteği geldi. Örtbas ermek için, eliyle hafifçe ağzını kapadı ve bir an önce kız üstüne saldırmadan,market kapısının içinden hızla girdi. Sadece şeker alıp gidecekti. Hızlı olsa iyi olurdu. Daha Jongdae ile sabaha kadar PS atacaklardı.
Sabaha kadar PS attıkları sırada, büyük ihtimalle Yixing yine ağlayarak uyuyakalacaktı, Kyungsoo eve giderdi. Ev yine Sehun ile Jongdae'ye kalırdı. Klasik bekar evi...
Sehun elleri ceplerinde, belini bükerek, şapkasını kafasına geçirdi. Bir daha böyle bir kız dalgasıyla karşı karşıya gelmek istemiyordu, hemen alıp çıkmak en iyisiydi. Normalde okul ve eğlence mekanları dışında çok fazla çıkmak onun vakit geçirme çabalarından biri değildi. Genellikle kendi evine gitmediğinden ya otelde, ya sabah herhangi bir mekanda ya Kyungsoo'da ya da Jongdae'lerde kalıyordu. Sarhoş olmadığı zamanlar evin yolunu bulmak ve kendini yatağa atmak bir o kadar basitken; sarhoş olduğunda herşey zorlaşıyordu. Kyungie'si her ne kadar onu almaya gelse de bir ton azar çekmeden kesinlikle bırakmıyordu. Sabahleyin onun hazırladığı kahvaltıyı yiyebilmek için dahi sarhoş taklidi yaptığı olmuştu. Gerçekten! 3,4 defa? Pekala, birçok kez, sayamadığı birçok kez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On A Rainy Day // kaisoo
FanfictionKim Jongin kaderin bana bahşettiği adamdı. Bir rüya gibi beni kendi içine çekmiş, ardından rüzgar gibi kaybolmuştu. "Bu yüzden seni bırakmayacağım." Elimin üstündeki sıcacık avucunu karnıma koydu ve huzurla mırıldandı. "Asla." Ve Kim Jongin o gün ba...