ÖZEL BÖLÜM [KaiSoo]

2K 115 72
                                    


☔️☔️☔️
Kyungsoo's Pov
6 ay sonra.

Bileğimdeki saat öğle arama hala bir buçuk saat olduğunu gösteriyordu. Ve hayatımda hiçbir zaman yorulmadığım kadar yorulmuştum bugün. Ölecek gibiydim. Yatağa yattığım vakit iki gün kalkamayacaktım belli ki.

Müdahale edilmesi gereken son hastayı tehditkar gözleriyle bana gösteren hocama kaçak bir bakış attım. Sehun iti her zaman benim daha korkunç olduğumu söylemişti 23 yıl boyunca. Eğer stajını farklı bir hastanede yapmasaydı kimin gerçekten ürkütücü olduğunu görürdü. Bu adamdan ben bile korkuyordum.

"Hastaya vahiy inmeyecek Do Kyungsoo." Gür sesiyle bağırmasıyla yerimde sıçramaktan alıkoyamadım kendimi. Öyle bir seslenişi vardı ki, ölüm meleğinin canımı almaya geldiğini sanıyordum bazen. "Hala duruyorsunuz Do Kyungsoo," tehditkarca kıstığı gözleriyle sessizce mırıldandı ardından eliyle omzuma dokunduktan sonra "Atılmak mı istiyorsunuz?" diye bir anda bağırdı. Tanrı canımı alsın korkuyordum yahu!

Yanaklarımı zorlukla hareket ettirip, robot bir gülümsemeyle önüne eğildikten sonra hastanın yanına adımladım. Omzuma dokunup, kulağımın dibinde bağırması ne alakaydı? Ciddiyim, bu adam beni bir gün öldürecekti. Şu staj bir an önce bitse iyi olurdu.

Yatağın ayak ucunda bulunan hasta dosyasını elime aldıktan sonra değerlere ve sorununa hızlıca göz gezdirdim. "Burada baş ağrısı yüzünden olduğunuz yazıyor..." Kağıttaki isme baktıktan sonra adını mırıldandım. "Bayan Shin Jae. Bana nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?"

"Bay Do Kyungsoo, siz bir polis değilsiniz ve olay yerinde cinayetin nasıl gerçekleştiğini sormuyorsunuz." Profesörün görmeyeceğine emin olduğum bir anda dudaklarımı alayla kaldırıp, öfkeyle gözlerimi kıstım. Tabii o anda hastanın beni izlediğini tamamen unutmuştum. Yanaklarımdaki kızarıklıkla bayana bakarken gülmesini beklemiyordum. Bir eliyle ağzını kapatmış bana ve yüz ifademe gülüyordu.

"Siz bir doktorsunuz! Anladınız mı?" Profesörün gür sesi acili yeniden yerinden sallarken delirmemek adına kendime içimden sakin olmam adına bir şeyler mırıldandım. Tanrı aşkına! Üniversiteden buraya staja gelen tek ben değildim lakin bu mendebur adam sürekli benim başımda dikiliyordu. Yedi yirmi dört arkasına bağladığı elleri ve burnunun üstüne düşmüş olan gözlüğüyle beni gözetliyordu.

Bunlar da yetmezmiş gibi benden başka bütün stajyerler kahve içip ara verirken ben çalışıyordum. Çünkü çok sevdiğim(!) profesörüm bütün yükü benim üstüme yüklüyordu.

Eve gidip yatağa yattığımda belim ve boynum öylesine sızlıyordu ki ağlayacak duruma geliyordum. Yastığı yüzüme kapatıp, acıma aldırmamaya çalışırken Jongin'i de uyandırıyordum istemeden. Her gün benden çok yorulmasını umursamadan yataktan kalkıyor ve ağrıyan yerlerime masaj yapıyordu. Aslında bunu ona yapması gereken bendim çünkü bunu hak eden oydu. Gözlerinden deli gibi uyku akıyordu lakin ben uyuyana kadar saçımı okşuyor ve az bir uykuyla hastaneye gelmek zorunda kalıyordu. Onu rahatsız ettiğim için kendimi kötü hissediyordum ama o bir şekilde bana her şeyi unutturmayı başarıyordu.

Bu stajın bir an önce bitmesini kendim için istemiyordum. Jongin'in geceleri kalkmasını önleyip, iyi bir uyku çekmesi için istiyordum.

"Bay Jang bölüyorum kusura bakmayın." Hemşire kadın ürkekçe profesöre bakarken hızla başını eğdi. Emindim ki, şu adamın bir an önce gitmesi için herkes sabah akşam dua ediyordu. Kadının yüzündeki ürkek ifadeyi sadece ben değil, herkes görüyor olmalıydı ki etraftakiler yavaş yavaş kaçmaya başlamıştı.

"Kusura baktım, neden böldünüz?"

Şu adam kadar kaba ve ne konuşması gerektiğini bilmeyen bir adam görmemiştim.

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin