15.

1.3K 126 53
                                    

Attention!!

☔️☔️☔️

Ellerim, bacaklarım aklıma dahi gelmeyecek şekilde ağırdı. Sanki kollarımın üstüne beton atılmış gibi hissediyor, kaldıracak gücü bulamıyordum. Gözlerim sanki açılmamak üzere yemin etmiş gibiydi. Vücudum tam anlamıyla onu kendi haline bırakmamın acısını çıkarıyordu. İki hafta kendimi öylesine salmıştım ki sanki öc almak için bugünü uygun bulmuşlardı. Yanlış zaman, yanlış yer, yanlış insanın kolları...

Parmaklarımı yavaşça derimden kayan ve gıdıklayan çarşafın üzerinde gezdirdim. İpek çarşaf vücudumu rahatlatırken, gözlerimi hafifçe açtım ve birkaç saniye burnumu yastığa bastırıp, durumuma alışmaya bekledim. Lakin bu durumun tam  tersi gerçekleşti.

Jongin'in eşsiz ve erkeksi kokusu burnuma doldu. Siktir! Kendisi yokken, kokusu varken dahi kalbim delicesine atıyordu. Bu kokuyu daha önce hiçbir yerde duymamıştım. Ne bir parfüm, ne de başka bir erkek... İnanılmaz derecede burnumu sızlatan ve kalbimi hoplatan eşsiz bir kokusu vardı. Yüzü ve kokusu... İkisinin tadını alan bir kadının onu bırakması imkansızdı.

Kokusuyla buharlaşıp benden ayrılan zihnim, gerçekleri aniden en ön safhaya fırlattı. Jongin'in evinde, onun yatağındaydım. Tanrım, sanırım cidden ölebilirdim. Ona nasıl bir tepki verecektim ya da ne yapacaktım?

Kızacak ve suçlayacak mıydım, yoksa kendi yaptığım salaklığın üstünü kapatmak adına salakça gülücükler saçacak ve bilmemezliğe mi vuracaktım? Jongin salak değildi. Gözlerimin altında olan morlukları, vücudumun inceldiğini ve yağmurda ona karşı isyan ettiğimi elbette biliyordu. Onun karşısında böyle ezilmek gururumu yerle bir ediyordu lakin onu tanıdığımdan beri bende ne gurur ne de beni ben yapan başka bir özellik kalmıştı. Onun gözünde salağın teki olarak görünüyor olmalıydım. Güçsüz, gereksiz ve gurursuz.

Bunların hepsini düşünmem bir işe yaramayacaktı. Eninde sonunda bu odadan çıkacak ve onun yüzünü görecektim. Görmek istemediğimden değildi elbet. Sadece kendi hatamı onun yüzünde görmek beni daha da üzecekti. Yalnız, kendime şu sözü verdim.

'Bugün, bu evden sağlam bir şekilde kurtulursam yemin ediyorum kendime dikkat edeceğim.'

Kendime verdiğim sözleri tutardım.

Sanırım.

Konu Jongin'di. Güvenememek elde değildi açıkçası.

İsteksiz de olsam yeni yeni hissettiğim bacaklarımı yataktan sallandırıp, ayağa kalktım. Hafif aralık olan ve ışık sızan kapıyı açıp geniş hole çıktım. Evi incelemek isterdim ama şuan ya da sonra bu mümkün değildi. Jongin'in buraya beni neden getirdiği belliydi.

Sorumluluk duygusu. Fazlası değil.

Merdivenler aşağıya inerken, kendimi teselli etmek yapabileceğim tek şeydi. Kendi kendimin sırtını sıvazlayıp, kuvvetlendirmeye çalıştım. Tedirginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatarak, hızlı adımlarla boş olan salonun sağında kalan mutfağa girdim.

Omzu gergin bir şekilde bana dönüktü. Elinde olan bıçakla salatalık doğruyordu. Gözlerimi kırpıştırdım ve hafif adımlarla onun çaprazında , en uzak köşede olan tezgaha yaslandım. Bu mesafe ona yaklaşabileceğim en yakın mesafeydi. İlerisinde durursam yanardım, ama neden şuan donuyordum? Soğuk yağmurda güçlü kolları beni sardığında bütün soğukluk kaybolmuştu. Belki imkansız gelebilirdi ama Jongin zaten başlı başına bir mucizeydi.

Belki her şey mükemmel değildi. Lakin o benim için indirilmişti. Bu kalbimin en derininden hissediyordum. Kimine göre yanlış ama beni günaha teşvik edecek, acıyı kabul edecek kadar peri masalı ve doğru.

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin