21.

1.1K 126 21
                                    

☔️☔️☔️

Ettiğim veya edeceğim hipokrat yemininin canı cehennemeydi.

Eğer önümde acısından iki büklüm yatan Jongin'e yardım edemeyeceksem, doktor olmamın sebebi neydi ki?

Saçma sapan endişem yüzünden hala bir müdahalede bulunamamıştım. Yarım saattir aynı pozisyonda, Jongin'in acı çekişini izliyordum. Beni kendime getirecek bir tokada ya da bir leğen buz gibi suya ihtiyacım vardı. İçmek için değil. Üstüme bocalanması için...

Gereksiz ruh halim beni oldukça sinir ederken, elimden bir şeyin gelmemesi durumu daha da berbat hale getiriyordu. Aklımda yapacağım her şey belliydi ama bunu bir şekilde harekete geçirmekte zorluk çekiyordum. Soğuk su, bez, temiz hava ve ev yapımı bir çorba... Tüm yapmam gereken bundan ibaretken, hala ne yapabileceğimi düşünmem bombok durumdan başka bir şey değildi.

Bir yerden başlamam gerekiyordu.

Yatağın kenarına oturdum. Jongin'in terden sırılsıklam olmuş alnını az da olsa rahatlığa kavuşturmak adına, saçlarını geriye attım. Deli gibi yanıyordu. Biraz daha bir şeyler yapmazsam, koskoca adam yüksek derece ateşten tramvaya girecekti. Her gün -Jongin'den önce her gün- vaktinin yarısını hastanede geçiren bir doktor adayına göre oldukça acemiydim. Hatta şuan evde bizden başka biri olsa, beni kesinlikle yoldan geçen bir marangoz ya da öğretmen gibi görebilirdi. Konuya o derece uzak görünüyordum.

"Geliyorum," diye mırıldandım hafifçe kulağına eğilip. Saçlarını iyice geriye yatırdıktan sonra, şakağına küçük bir öpücük kondurdum. Hırıltılı nefesi birkaç saniyeliğine kesildi. Gözlerini hafifçe kıpırdattı ama sanki açmaya daha fazla gücü yokmuş gibi çabalamayı bıraktı.

Yanından ayrılıp, alt kata indim. Mutfaktaki dolapları bir bir açıp kapattım. Her yeri arayıp, en sonunda bulduğum küçük kabı aldım ve musluğu en soğuğa ayarlayıp bir süre bekledim.

Ellerimi yüzüme birkaç kez vurdum. "Kendine gel ve görevini tamamla Do Kyungsoo." diyerek kendimi kuvvetlendirmeye çalıştım. Sabaha kadar, hatta yarına kadar bilse olsa Jongin'in ateşini düşürmeliydim. Tek amacım buydu. O iyileşene kadar, hastama iyi bakmak. Bundan daha iyisini yapamazdım sanırım.

Yeterince soğuduğuna karar verdiğim suyu kaba doldurarak musluğu kapattım. Yaktığım ışığı da söndürdükten sonra merdivenleri ikişer ikişer tırmanarak, cenin pozisyonu almış Jongin'in yanına ulaştım. Kabı yavaşça komodine bırakarak, odanın içindeki banyoya girdim. Bir yerlerde bez benzeri bir şey olmak zorundaydı. Bir havlu, hatta eskimiş bir tişört bile işimi görebilirdi. Ateşini düşürmeme yardım edecek herhangi bir şey işte...

Hızlıca gözüme ilk önce ilişen havluyu elime aldım. Kalın olması negatif bir durumken, çok uzun olmaması benim için baya sevindirici olmalıydı.

Yapacağım çok bir şey kalmamıştı aslında.

1- Camları açıp, odayı havalandırmak ve biraz da olsa beynime oksijen göndermek.

2- Ağrı kesici içirmek.

3-Jongin'in üstünde olan takımını çıkarmak.

Üstünü çıkarmak?

Jongin'in?

Şuandan itibaren işime kendimi vermem gerekiyordu. Belli ki duygularımla bu işe kalkışırsam, tozun toprağın altında kalacaktım. Onun sadece bir hasta olduğunu düşünmeliydim. Delicesine arzuladığım ya da geçen gece öpüştüğüm bir adam olarak değil. Zor olsa denemekten zarar gelmezdi. Ama belli ki, kavrulan bedenim bunu engellemek için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin