27.

984 117 40
                                    

Maalesef dün gece Wattpad'in azizliğine uğradım.

☔️☔️☔️

Ayağa kalkmam gerekiyordu. Tek yapmam gereken ayaklarımı harekete geçirmekti ama kendimde bunu yapacak gücü bulamıyordum. Sıkı sıkıya sıktığım yumruklarım öfkeden değil daha çok şoka uğradığım içindi. Han Seul'un beni öpeceği aklımın ucundan dahi geçmemişti ya da Jongin'in okulda olması... Geleceği hakkında hiçbir bilgi vermemişti. Sözleştiğimizi de hatırlamıyordum.

Yine de sorun bu değildi.

Sorun benim saflığım ve salaklığımdı. Böyle bir durumla karşılacağımı fark etmeliydim ama bir yandan kendime hak veriyordum. Ardı ardına gelen gerçekler karşısında bozguna uğramıştım. Önümde duran Han Seul bile yoktu o an benim için. Daha çok başka bir yerdeymişim de, kendi kendime cebelleşiyor gibiydim. Yani bunu tahmin edemezdim.

Asıl konum ise az önce neler olduğu değil, sonrasında neler olacağıydı. Jongin'e ne gibi bir açıklama sunup, onun köpüren öfkesini dindirebilirdim hiçbir fikrim yoktu. Ona bu konuda gösterdiği tepki karşısında kızamazdım. Eğer ben onu aynı şekilde görseydim, kendim ne yapardım? Açıkçası bunu düşünmek bile beni uyuza çeviriyordu. Aklıma türlü planlar ve hileler getirecek kadar...

Histerik bir biçimde dudaklarımı yeniden koluma sildim. Sanki olan her şeyi kolumla yok edebilecekmiş gibi... İmkansızdı ama bunu yapmak beni zihnen rahatlatıyor üstümden yük alıyordu. Sanki sildiğimde bu öpücük hiç yaşanmamış olacak gibiydi. Her koluma dudaklarımı sürttüğümde bu duyguyla hareket ediyor, sonucunda ise bir sonuç elde edemiyordum.

Aklım, sanki burada olduğunu belli etmek istiyormuş gibi biraz düşünmemi emretti. Bunu bende yapmak isterdim ama zihnim o kadar boştu ki! Han Seul'un, Sehun'a olan aşkını dahi tam olarak kavrayamıyordum. Söylediği her şey az önce gayet netken, şuan hepsi birbirine karışmıştı. Kafamın içinde binlerce problem çözülüyormuş da sayıların hepsi birbirinin ırzına geçmiş gibiydi. O kadar cani, o kadar karışık...

Ara.

Onu.

Beynim bu kelimeleri söylüyordu. Bir araya getirmekte ise oldukça güçlük çekiyordum. Aramalıydım, onu... Ama kimi? Ya da arayıp ne yapacaktım?

Sehun'u ara.

Yumruk yaptığım ellerimi hafifçe çözdüm. Avuç içlerim uzun süredir aynı şekilde kaldığından acı veriyordu. Eklemlerim sızlıyordu. Öyle ki, telefonun ekranını açana kadar ters tuttuğumu fark etmemiştim. Parmaklarım ağırca tuşların üzerinde gezerken hiçbir acelem yokmuş gibiydi. Dışarıdan gören herhangi biri böyle düşünebilirdi ama içimde öyle büyük muharebeler dönüyordu ki, kendim dahi anlayamıyordum. Bu savaşta kazanan mı yoksa mağlup olan taraf mıydım?

"Sehun," Sesim benliğime oldukça uzaktı. Korkudan ve şaşkınlıktan bozguna uğrayan bir adamdan çok daha fazlasıydı.

"Lanet olsun Kyungsoo!" diye bağırdı Sehun. Sesi öyle kızgındı ki, onun neden bu denli sinirli olduğunu anlayamamıştım. "Ne boklar dönüyor, anlat bana!"

Keşke bende anlayabilsem Sehun, keşke.

Cevap vermeye takatim olmadığı zaman diliminin ardından "Jongin'i bul, yalvarırım." diyebildim sadece.

"Arkasından gidiyorum, kötü göründüğü için."

Rahatlamayla gözlerimi kapattım ve derin bir nefes verdim. En azından yalnız olmayacaktı. "Çok mu sinirli?"

On A Rainy Day // kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin