-6. Bölüm-

154K 3.4K 156
                                    

İnstagram : @dilaywats

Medya : Sancak Balkan...

İyi okumalar beğenmeniz dileğiyle...

°•••°•••°•••°

Gözlerimi açtığım anda kendimi boşlukta gibi hissediyordum. Yorgun ve tükenmiş gibi. Sancak komutan beni tüketiyordu bunu fark ediyordum. Ne kadar zor durumda olduğumu da kulağıma dolan her sabah çalan zil sesi doldururken bu kadar geç uyanmama tek sebep oydu... 

Kendimi sıkarak kafamı kaldırdığımda saate gözüm kaymıştı. Zil bu sefer her zaman ki saatten yarım saat önce çalmıştı. Bu gariplik yurt içindeki kızlar tarafından konuşulurken bense umutsuzlukla bedenimi yataktan kaldırıp dolaba doğru ilerlemiştim. Üstüme yeşil tişörtü geçirirken bu tişörtün artık bana garip gelmediğini de fark ediyordum. Tabi ki de sürekli aynı tişörtü giymiyorduk. Sadece antreman ve yakında olacak sınavlarda giyiyorduk. Çünkü bir iş gibiydi. İşe giderken resmi bir kıyafetin olurdu ve buda öyle bir şeydi. 

Yeşil bol pantolonu bacaklarımdan geçirip askıda asılı olan asker ceketini de kollarımdan geçirmiş ve hazırlanmıştım. Her zamankinden farklı olarak bugün kendimi daha uyuşuk ve stresli hissediyordum. Bunalmış ve biraz da yorgun hissetmem de işin cabasıydı sanki. 

"Hadi Nefes çok yavaşsın." Kızların arkamdan seslenmesi sonucu siyah botlarımı da ayağımdan geçirdikten sonra bağcıklarını sıkıca bağladım. Ardından yatakhaneden çıkarken sıraya geçmeye başlamış askerleri görmüştüm bile. Hızla kendi yerime geçip hazır ol da beklerken onun yüzünü görmemek için kendimi revire bile atabilirdim. Ki büyük ihtimal şuan ki halim revirlikti. 

Derin bir nefes alırken sert ses aynı anda kulaklarımı doldurmuştu. 

"Rahat asker!" İlk defa bir bağırıştan etkilenerek ürperirken burada olmak da istemiyordum. Ve ya sadece onunla birlikte aynı yerde durmak istemiyor da olabilirdim. Çünkü askerlik benim hayatımdı. Bunu kaybetme düşüncesi beni korkutuyordu.

Rahata geçerken aynı zamanda Sancak komutana gözlerim kaymıştı. Gözlerini her askerin üzerinde gezdiriyor bana gelince sadece kafasını çeviriyordu. Bu ne kadar sinir bozucu olsa da kendimi tutum. Sanki suçlu olan bendim. Bir de üste çıkmaya çalışırmış gibi yüzüme bile bakmıyordu. Dişlerimi fark etmeden sıktığımda dilimi de ısırdığımı ağzımdaki acıdan fark etmiştim.

Sonra gözlerim etrafı taradı. Ona o kadar çok odaklanmıştım ki arkada asker kıyafetleri giyen üç kişiyi yeni fark ediyordum. Tek tek onlara bakarken gözlerim ilk başta duran heybetli vücuda kaydı. Sancak komutandan biraz kısaydı. Ama vücudu daha yapılı gibiydi. Sonra yüzünü hafifçe örten şapkayı çıkartıp selam durdu. Diğerleriyle birlikte. Askerlerin hepsi onlara selam verirken bende fark etmeden selam vermiştim. Çıkan şapkasından sonra tanıdım onu. 

Ali ağabeydi. Çocukluğum yanında geçmişti. Babamdan sonra en yakın kişiydi bana. Askerliğe dair çoğu şeyi o öğretmişti. Babamın en yakın arkadaşı kardeşi dediği insandı. 

Gözlerim tekrar Sancağa kayarken dikkatle beni süzdüğünü fark ettim. Biçimli kaşları çatılmış her zamanki gibi sinirliydi. 

"Anladınız mı asker?" O kadar çok bağırmıştı ki istemsizce yerimde kıpırdandım. Herkes bir ağızdan 'anladım komutanım' diye bağırırken hazır ol dan rahata geçtik. Selam verirken hazır ola geçmiştik. Ve ben o zaman fark ettim her şeyi. Yeni komutanlar gelmişti. Biri kadın ikisi erkek olmak üzere. Birde Sancak vardı tabi ki. 

Sancak...

Ne yaptığını hala çözemediğim adam. Sinirli sinirli bana bakan adam.

Gözlerim kahvelerinde dururken sağ baştan saymaya başlamıştık bile...

Aşka YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin